Zehirli | Konular | Kitaplar

günah işlemek

GÜNAH ZARAR VERİR

İbni Sebecilerin, Ali’yi sevene hiçbir günah zarar vermez demeleri doğru mudur?

CEVAP
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed aleyhisselamı yani Peygamberi sevene günah zarar veriyor da, müslüman olması bu yüce Peygambere iman etmeye bağlı olan Hz. Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Yüce derecesi bir yana o da her müslüman gibi bir müslümandır. O da, hepsi Cennetle müjdelenen sahabelerden biridir.

Yahu! Âlemlerin rabbi, her şeyin yaratıcısı, dinin sahibi Allahü teâlâyı sevene, Ona iman edene günah zarar veriyor da, yüce derecesi bir yana, Onun aciz bir kulu olan Hz. Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi? Halbuki Allahü teâlâ bu istisnayı kendisi için bile yapmamıştır. Allah bile, beni sevene günah zarar vermez buyurmuyor. Zerre kadar kötülük yapan cezasını görecek buyuruyor.

Ne demek istiyor bunlar, hâşâ, O Peygamberden, Allah’tan üstün mü? Zaten tanrı da peygamber de diyenleri de var. Peki, böyle diyenlerin İslamiyet’le ne alakası var, dinle imanla ne alakası var?

AÇIK GEZMEK FARKLI BİR GÜNAHTIR

Bazıları, "Açık gezmek imanın veya İslam’ın şartı değildir. Tesettür üzerinde bu kadar fazla durmamalı" diyorlar. Açık gezmek, diğer haramlardan farklı değil midir?

CEVAP
Böyle söylemek çok yanlıştır. Farzlara uymaya, haramlardan sakınmaya teklif denir. Tekliflere yani emirlerin yapılmasına ve yasaklardan sakınmak gerektiğine inanmak, imanın şartıdır. Tekliflerin çoğuna inanıp da, yalnız birine inanmayan, buna uymak istemeyen, Muhammed aleyhisselama inanmamış olur. Kâfir olur. Müslüman olmak için, tekliflerin hepsine inanmak, hepsini beğenmek gerekir. Bir müslüman, tekliflere inandığı halde, bunlara uymazsa, mesela, kötü arkadaşa ve nefsine uyarak, içki içerse, tesettüre riayet etmezse, imanı gitmez, kâfir olmaz. Günahkâr müslümandır.

Tekliflerin [Allah’ın emirlerinin] hepsine inanıp amel ettiği halde, sadece birine uymak istemezse, yani beğenmez, vazife olduğuna önem vermez ise, hafif görürse, imanı gider, kâfir olur.

Mesela, (Açık geziyorsam ne çıkar? Sen kalbe bak. Kalbim temizdir) demek, tekliflerin bir kısmını beğenip bir kısmını beğenmemektir. Her müslümanın bu inceliğe dikkat etmesi, tekliflere uymayanların, imanlarının gitmemesi için uyanık olmaları gerekir.

Günah işleyenin orucu

Bazı cahiller, (Namaz kılmayan, içki içen, açık gezen veya başka günah işleyen bir kimse, boşuna oruç tutmamalı) diyorlar. Bu, söz dine aykırıdır. Birkaç günah işleyenin, diğer günahları da yapması gerekmez. Hem oruç tutup hem de günah işleyen kimse, oruç tutmakla hasıl olan büyük sevaba kavuşamaz. Fakat ahirette niçin oruç tutmadın diye hesaba çekilmez. Oruç borcunu ödemiş olur. Hatta orucun bereketiyle diğer günahlardan da kaçma imkanı olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Bütün günahlara tövbe edip hepsinden kaçmak büyük nimettir. Bu yapılamazsa, bazı günahlara tövbe etmek de nimettir. Bunların bereketiyle belki bütün günahlara tövbe etmek nasip olur. Bir şeyin bütünü ele geçmezse, hepsini de kaçırmamalı.)

Günah günahı çeker

Anneme, (Saçlarımı açmam günahtır. Ben bu günahı işliyorum, kollarımı ve bacaklarımı da açsam ne olur ki) diyorum. Annem razı olmuyor. Hatta namazını kıl diyor. Ben de hiç günah işlemesem kılarım diyorum. Ha bir günah işlemişim ha üç günah, ne fark eder diyorum. Ben haklı değil miyim?

CEVAP

Günahtan kaçmak sevaptan önce gelir

Bir sünneti işlerken mekruh işlemek zorunda kalan veya bir farzı işlerken haram işlemek zorunda kalan ne yapar?

CEVAP: Mekruh işlememek için sünnet, haram işlememek için farz tehir veya terk edilir. Çünkü günahtan kaçınmak, ibadet yapmaktan önce gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Küçük bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.) [R. Nasıhin]

İbadetleri dinimizin bildirdiği şekilde yapmak, mesela beş katlı bir İslam binasına sahip olmak için, önce bir iman arsası gerekir. Sonra, sıra ile katları çıkmak gerekir. Bu katlar; Haramlardan kaçma katı, Farzları ifa katı, Vacipleri ifa katı, Mekruhlardan kaçma katı, Sünnetleri [ve nafileleri] ifa katıdır.

GÜNAHLARA PİŞMANLIK

Yaptığı günahlara pişman olmak, tevbe etmek herkese farzdır. Hadis-i Şerifte (Pişmanlık tevbedir) diye buyurulmuştur. Tevbe, bütün kötülükleri terk edip, güzele, iyiye ve doğruya yönelmek demektir. Kötü yollarda şaşkın şaşkın dolaşan kimsenin hak yola girmesi tevbedir. Tevbe, yapılan günaha kalben pişmanlık duymak, dil ile istiğfar etmek ve bir daha aynı günaha dönmekten korkmaktır.

Yapılan günah Allahü teâlâ ile kendi arasında ise, Cenâb-ı Haktan utanıp afv dilemelidir. Farzlardan birisini terk ettiyse tevbe ile birlikte o farzı da yapmak lâzımdır. Günahda kul hakkı da varsa, tevbe için kul hakkını hemen ödemek, onunla helâllaşmak, ona iyilik ve dua etmek de lâzımdır. Hadis-i şerif­lerde buyuruldu ki:

Günah İmanı Giderir mi?

Peygamber Efendimiz'in buyurduğu şekliyle, haramlar ve helaller bellidir. Bunları redetmek, kişinin imanını giderir. Fakat bir insan haramları haram, helalleri de helal olarak kabul ettiği halde bunlarda ihmalker davranırsa mümindir. Mesela:

İçki içmek haramdır. Ancak içkinin haram olduğunu kabul etmemek insanı dinden çıkarır. İçkinin haram olduğunu bile bile içerse imanını kaybetmez. Sadece büyük günah işlemiş olur.

Oruç tutmak bir emirdir. Bu emri kabul etmemek insanı dinden çıkarır ama haram olduğunu bildiği halde oruç tutmazsa büyük günah işlemiş olur ama dinden çıkmaz.

ALLAH'TAN KORKMAK

Allah'tan korkmak, büyük makamlardandır. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:

Allah'tan ancak âlim olanlar korkar.

Hadis-i şeriflerde ise şöyle buyuruldu:

Hikmet ve ilmin başı Allah korkusudur.
Sizin en akıllınız, Allah'tan en çok korkanınızdır.
Allah korkusundan ürperip tüyleri kalkanın ağaçtan yaprak dökülür gibi günahları dökülür.

Allah korkusundan ağlayan Cehenneme girmez.
Günahını düşünüp ağlayanlar, hesapsız Cennete girecektir.
Cenâb-ı Hak katında, Allah korkusundan akan gözyaşından ve Allah yolunda akan kandan sevgili damla yoktur.

Arşın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf kimseden birisi de, yalnız iken Allahü teâlâyı hatırlayıp gözyaşı dökenlerdir.

LEVH-İ MAHFUZDAKİ YAZI DEĞİŞİR Mİ?

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de: "Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit kılar. Kitabın anası onun katındadır." (Ra'd) buyurarak günah işleyip de tevbe edenlerin günahını bağışlayacağını, tevbeyi ise sabit kılacağını ifade etmişlerdir.

Levh-i mahfuzda yazılanlar kulun sıfatıdır. Kul için bir halden diğer bir hale geçmek mümkündür. Bu sebeple kulun sıfatı değişir. Fakat Allah'ın kaza ve kaderi asla değişmez. Çünkü kaza hükmedenin sıfatıdır. Hükmedilen şey ise Levh-i mahfuzda yazılı bulunan şeydir.

Eş'ariler, Levh-i mahfuzda bulunan yazının değişmeyeceği görüşündedirler.

TEVBE VE ŞARTLARI

Tevbenin kabulü, günahkârın cezasını düşürmek; aklen Allah Tealânın yapması gereken vacip bir vazife değildir. Bu, bilâkis onun merhametindendir, lütfundandır. Kabulü konusunda ise, kabul edileceği umulur; muhakkak kabul olunur denilemez. Bu konuda "Allah dilediğinin tevbesini kabul eder" (Tevbe/15) mealindeki ayet bize bunu anlatmaktadır.

BÜYÜK GÜNAH İŞLEYEN DİNDEN ÇIKMAZ

Allah'a karşı büyük günah işleyen kimse, kâfir olmaz. Kul, işlediği günahla Allah itaatten çıkmış, isyan etmiştir. Ancak, imandan çıkmamıştır. Zira iman, ikrar ve tasdikten ibarettir. İkrar ve tasdik ise bakidir. Dolayısıyla iman devam eder. Ancak işlenen günah, küfrü gerektiriyorsa, o taktirde iman yok olabilir. Çünkü küfür imanı yok edicidir.

Günahkâr kullar eğer iman ile gitmişlerse, cehennemde günahları kadar yanacaklar; sonra da imanları sebebiyle cennete gireceklerdir.

O bakımdan bazı haramları işleyen din kardeşlerimizi hor görmemeli, onlara dinden çıkmış gözüyle bakmamalıyız. Bir din kardeşi olarak onların da o günah bataklığından kurtulmaları için yardım etmeliyiz.

Bu, İslâm inancını silmek gayreti değil mi

Peygamberimiz (sav) bir gün:

“Güzel ahlâkın da, kötü ahlâkın da 360 umdesi vardır” buyurduktan sonra, ashaba soruyor:

“Bir kimse 360 güzel ahlâkı bilse mi daha iyi, yoksa 360 kötü ahlâkı bilse mi daha iyi?” Ashabın birçoğu, “Güzel ahlâkı bilmek daha iyidir. İnsan güzel ahlâkı bilmeli ki onları yapsın” diyor. Sadece Hz. Ebubekir (ra) Efendimiz: “Ya Resulallah, güzel ahlâkı bilmek iyidir, ama kötü ahlâkı bilmek daha iyidir. Çünkü insan kötülüğü bilmezse o kötülükten uzak duramaz” diyor. Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ebubekir’in cevabının doğru olduğunu haber veriyorlar.