Zehirli | Konular | Kitaplar

sevgi

PEYGAMBERİMİZ’İ TANIMA VE O’NA İTTİBA -IV-

Sevgi, iman, itaat…

İmanın hakikatine ermek için Rasûlullah (s.a.v.)’i tanıma ve anlama noktasında gerekli olan bilgi, sevgi, iman ve itaat hususlarını ve bunlardaki noksanlıklarımızı Kur’an, Sünnet ve Sahâbe anlayışı çerçevesinde işlemeye çalıştık. Makalemizin bu bölümünde, O’na iman ve itaatle kazanılan nimetler ile O’ndan uzaklaşılınca içine düşülen dalalet çıkmazına değinmeye çalışacağız.

Efendimiz (s.a.v.)’e iman ve itaatle kavuşulan nimetler…
Peygamberimiz’in risaletinden önce ‘Cahiliye’ diye isimlendirilen dönemde insanlar, zulüm ve azgınlıkta son derece ileri gitmiş idiler. O dönemde zina, hırsızlık, zulüm, çapulculuk vs. her nevi kötülük had safhaya ulaşmıştı. Rasûlullah (s.a.v.)’in Peygamber olarak gönderilmesiyle birlikte, kötülüğün her çeşidinin özgürce işlendiği, tevhid inancının kaybolduğu Cahiliye Devri çok kısa bir zamanda Asr-ı Saadet’e, o devrin insanları da hidâyet rehberi kişilere dönüşmüştür.

PEYGAMBERİMİZ’İ TANIMA VE O’NA İTTİBA -III-

Sevgi, iman, itaat…

Peygamberimiz (s.a.v.)’e, Cenâb-ı Hakk’ın emrettiği ve razı olduğu hal üzere iman etmenin gerekleri ve emareleri olan “O’nu tanımak ve sevmek” hususlarında ümmet olarak eksikliklerimize geçmiş makalelerimizde değinmiştik. Bu makalemizde ise diğer bir emare olan “Peygamber Efendimiz’e itaat” noktasındaki noksanlığa değinmeye çalışacağız.

3- Peygamberimiz’e İtaatteki Noksanlık:

Bugün Mü’min olarak yaşadığımız itaat hayatıyla, Kur’ân’ın ve hadislerin bildirmiş olduğu Peygamber’e itaatteki vasıfların birbiriyle örtüşmemesi, bu husustaki noksanlığımızı açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Peygamber Efendimiz’in dinin bir unsuru olarak bilinip tanınması gerektiğini daha önce ifade etmiştik. Hâl böyle olunca, O’na itaatin vasfını ortaya koymak hususunda ilk müracaat etmemiz gereken yer yine, dinin ana kaynağı olan Kur’ân’ın kendisi olmalıdır. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bütün insanlığı kendisine itaate, Kur’ân âyetleriyle davet etmiştir. O’na olan itaatimiz bu âyetlerin gösterdiği istikamet üzere olmalıdır.

PEYGAMBERİMİZ’İ TANIMA VE O’NA İTTİBA -II- SEVGİ, İMAN, İTAAT

İmanın bir rüknü olan Peygamberimiz’e iman hususunda O’nu Kur’ân’ın tanıttığı gibi, dinin bir unsuru olarak tanımadaki bilgi eksikliğine geçen makalemizde değinmiştik. Bu makalemizde ise sevgi noksanlığına değinmeye çalışacağız.

2- Peygamberimiz’i tanımada sevgi noksanlığı:

Bugün Peygamber (s.a.v.) ile biz ümmetinin arasındaki bağın kopuk olmasının bir diğer sebebi de sevgi noksanlığıdır. Peygamber Efendimiz’e karşı olması gereken sevginin vasfını ortaya koyarken O’na olan imanı göz önünde bulundurmak gerekir ki, bu noktada müracaat etmemiz gereken merci ilk olarak Allah’ın kelamı Kur’ân-ı Kerim, sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hadîs-i şerifleri ve O’nun gökteki yıldızlara teşbih ettiği sahâbesidir.

Kur’ân-ı Kerim’de Peygamber Sevgisi

Kur’ân-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz’e sevgi, itaat olarak açıklanmıştır. Bu hususta örnek teşkil edecek çok sayıda âyet-i kerime mevcuttur. Konumuza ışık tutması açısından biz bunlardan sadece birkaç tanesini zikredeceğiz.

HADİS KÖŞESİ

Peygamber Efendimiz (sav)'in Namaz ve Abdest ile İlgili Sözleri

Câbir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Beş vakit namazın benzeri, sizden birinizin kapısı önünden akıp giden ve her gün içinde beş defa yıkandığı bol sulu bir ırmak gibidir."

(Müslim, Mesâcid 284)

Osman İbni Affân radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim güzelce abdest alırsa, o kimsenin günahları tırnaklarının altına varıncaya kadar bütün vücudundan çıkar."

(Müslim, Tahâret 33. Ayrıca benzer rivayetler için bk. Nesâî, Tahâret 84; İbni Mâce, Tahâret 6)

Osman İbni Affân radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i benim şu abdestime benzer şekilde abdest alırken gördüm. Sonra da şöyle buyurdu: "Bir kimse bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları bağışlanır. Onun namazı ve mescide kadar yürümesi de fazladan kazanç sayılır."

(Müslim, Tahâret 8. Benzerleri içi bk. Ebû Dâvûd, Tahâret 50; Nesâî, Tahâret 84; İbni Mâce, Tahâret 6)

İÇİMİZE AYRILIK ATEŞİ DÜŞMESİN

Uzak ve yakın tarihimiz şahit ki, bir ve beraber olduğumuzda bileğimizi bükebilecek kimse çıkmadı.

Bir taraftan nice zaferlere imza atarken, diğer taraftan kültür ve medeniyet değerlerimizle dünyaya insanlık öğrettik.

Ne zaman aramıza tefrika ve ayrılık girmişse ateşlere düştük, ağır bedeller ödedik.

Hele de bir Allah'a, aynı Peygamber'e, aynı mübarek Kitab'a inanan müslümanlar olarak kendi kendimizi zayıflattığımızda, bütün yeryüzünde güzellikler soldu, insanlık yolunu kaybetti.

Bizi Cenab-ı Hak yeryüzünün, insanlığın şahitleri olarak vasıflandırdı. Bizim güçsüzlüğümüz hakkın, adaletin zayıflaması anlamına geldi. Güç bir türlü doymak bilmeyen muhterislerin, sömürgenlerin eline geçti.

Artık yeniden Allah'ın ipine sımsıkı sarılmamız gerekiyor. Birbirimizi sevmemiz, kusurlarımıza müsamaha ve dua ile karşılık vermemiz, kendimizi toparlamamız gerekiyor.

Aksi halde ne huzurumuz olacak, ne de gözyaşı dinecek.

Sevgi beslemek, günah mıdır?

Evli birisini seviyorum. Buluşmuyoruz, sadece kalben seviyorum. Yine de çok günah işliyor muyum?

CEVAP: Sevgi, insanın elinde olmayan bir duygudur. İffeti [namusu] korumak ve günah olan işlerden kaçmak şartı ile birisine karşı sevgi duymak günah olmaz. Hatta iffetini koruyarak sevgisini gizlemek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir.) [Hakim, Hatib]
(Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek sabredeni Allahü teâlâ, affedip Cennete koyar.) [İ. Asakir]

Sevgi itaat demektir

Dört halifeyi ve peygamberleri seven kişiye günah zarar vermez diyenlere kitaplardan naklen verdiğim bir cevaptan dolayı, Pendik'ten Garip Kul rümuzlu bir okuyucumuz, fıkıh kitaplarından aldığım bu yazının aşağıdaki âyetlere zıt olduğunu, dört halifeyi sevene günahın zarar vermeyeceğini bildiren bir mektup yollamış. Bizim gibi insanlar âyet ve hadislerden hüküm çıkaramaz. Mektubat'taki bir hadis-i şerifte, (Kur'anı kendi görüşüne göre açıklayan kâfir olur) buyuruluyor. Bunun için biz âyetten ve hadisten fıkhi hüküm çıkaramayız. Ehli sünnet âlimleri, kimi seversek sevelim, günah işlersek elbette günahların zarar vereceğini bildirmişlerdir. Alimlerimizin bildirdikleri âyetleri de yayınlamıştım.