Zehirli | Konular | Kitaplar

KARAMAN HOCANIN "VAR"LARI VE "YOK"LARI-21

Hz. Ali (r.a)'ın Hz. Fâtıma (r.anha) validemiz üzerine evlenmek istemesinin Efendimiz (s.a.v) tarafından kesin bir şekilde men edilmesi hadisesini ileri sürerek çok eşliliğe karşı "Hepimiz Fâtımayız" diye bayrak açan hocanın atladığı önemli gerçekler var.

Bunlardan birisi, Efendimiz (s.a.v)'in, Sahabe'den herhangi birisini taaddüd-i zevcattan men etmemiş olmasıdır.

Bir diğeri, Hz. Ali (r.a)'ın, Hz. Fâtıma (r.anha) validemiz vefat ettikten sonra birden fazla kadınla evlilik uygulamasını vefat edene kadar sürdürmüş olmasıdır. Bu hususla ilgili olarak bir önceki yazıda bir-iki örnek zikretmiştim. Bu noktayı biraz daha açmakta fayda var:

Hz. Ali (r.a), Hz. Fâtıma (r.anha) validemizin vefatından sonra pek çok kadınla evlenmiştir. Bu kadınlarla yaptığı evliliklerden 14'ü erkek, 17'si (veya 19'u) kız olmak üzere 31 (veya 33) çocuğu dünyaya gelmiştir. Hz. Fâtıma (r.anha) validemizden olan Hasan, Hüseyin, Muhsin, Zeyneb ve Ümm Gülsüm[1] (Allah hepsinden razı olsun) dışında benim tesbit edebildiğim kadarıyla yaptığı evlilikler ve bu evliliklerden doğar çocuklar şunlardır:

Ümmü'l-Benîn bt. Harâm'dan: Abbas, Ca'fer, Abdullah, Osman;

Leylâ bt. Mes'ûd'dan: Ubeydullah ve Ebû Bekr;

Esmâ bt. Umeys'ten: Yahya ve Avn;

Ümm Habîbe bt. Zem'a'dan: Ömer ve Rukıyye

Ümm Sa'îd bt. Urve'den: Ümmü'l-Hasen ve Remle (büyük)

Ümâme bt. Ebi'l-Âs'dan: Muhammed (ortanca)

Havle bt. Ca'fer el-Hanefiyye'den: Muhammed (büyük)

İmruu'l-Kays'ın kızından (?): Bir kız (?);

Bunlar dışında, annelerinin isimleri tesbit edilememiş bulunan Muhammed (küçük), Ümm Hânî, Meymûne, Zeyneb (küçük), Remle (küçük), Ümm Gülsüm (küçük), Fâtıma, Ümâme, Hatîce, Ümmü'l-Kirâm, Ümm Ca'fer, Ümm Seleme, Takiyye ve Cumâne isimli çocukları bulunduğu kaynaklarda nakledilmektedir.[2]

Şimdi soru şu: Eğer Efendimiz (s.a.v), Hz. Ali (r.a)'ı, Hz. Fâtıma (r.anha) validemiz üzerine evlenmekten men ederken Karaman hocanın "Hepimiz Fâtımayız" diyerek sloganlaştırdığı tavrı kasdettiyse bu evlilikleri nasıl izah ve Hz. Ali (r.a)'ın menakıbıyla nasıl telif edeceğiz?

"Hepimiz Fâtımayız" sloganını benimseyenler tutarlı ve inandırıcı olmak istiyorlarsa, Hz. Fâtıma'nın vefatını fırsat bilerek (!) onu toprağa verdikten sonra bu kadar evlilik yapan Hz. Ali (r.a)'ı protesto etmelidirler! Var mısınız?!

Meselenin bir başka yönü daha var: Çok eşlilik uygulaması sebebiyle haksızlığa/zulme maruz kalan kadınların hakkını "hepimiz Fâtımayız" sloganıyla savunan hoca, zımnen monogamiyi esas, poligamiyi "arızî" görmek ve göstermekle belki modern algıları okşamış oluyor, ama bu arada İslam'ın bir hükmünü de resmen olmasa da fiilen devre dışı bırakmış oluyor. Taaddüd-i zevcat meselesinde benim itirazım esas bu noktayadır. Yeryüzünde taaddüd-i zevcat hükmünü hakkını vererek uygulayacak bir tek kişi dahi kalmamış olsa, taaddüd-i zevcat hükmü yine bakidir. Tıpkı diğer ahkâm gibi.

Kaldı ki, meşru bir gerekçeye istinaden ikinci, üçüncü bir kadınla evlenmek isteyen ve bu evlilikleri de eşlerinin her birinin hukukuna bihakkın riayet ederek yapabilecek durumda olan kimseler her zaman mevcut olmuştur ve olacaktır. Hocanın yapması gereken, bir yandan taaddüd-i zevcat dolayısıyla zulme uğrayan kadınların hakkını savunurken, diğer yandan bu gibi kimselerin de zulmün bir başka çeşidine maruz kalmasına mani olmaktır.

Taaddüd-i zevcat hükmünü istismar eden kocalar elinde zulme uğrayan kadınların hakkını savunmak emir, yetki ve söz sahipleri üzerine borçtur; bu başka bir şey. Yanlış olan, birden fazla kadınla evlenenlerin ya da evlenmek isteyenlerin tamamını zan altında bırakan bir tavır takınmaktır. Hele bunu İslamî yönetim tarafından engellenebilir olarak takdim etmek, meşru bir gerekçeye istinaden birden fazla kadınla evlenmek durumunda bulunan kimselerin hukukunun bizzat İslamî yönetim tarafından çiğnenmesini tecviz ve teşvik etmek anlamına gelir! Peki bu insanların hukukunu savunmak kimin boynunun borcudur? "İslamî" bir yönetimde taaddüd-i zevcat uygulaması yürürlükten kaldırıldığında bu durumdaki insanlar şu veya bu biçimde günaha düştüğü zaman bu uygulamayı kaldıranlar da o günaha ortaklık etmiş olmayacak mıdır?..

Bu tarz meseleler konuşulduğunda/tartışıldığında genellikle Hz. Ömer (r.a)'in, Ehl-i Kitab'a mensup bir kadınla evlenen Hz. Huzeyfe (r.a)'a, derhal onu boşamasını emretmesi hadisesi gündeme getirilir ve Kur'an kaynaklı dahi olsa, kötü sonuçlar doğurması söz konusu olduğunda herhangi bir hükmün ululemr tarafından askıya alınabileceği görüşüne delil olarak ileri sürülür.

Gerek bu olay, gerekse Efendimiz (s.a.v)'in, Hz. Ali (r.a)'ı Hz. Fâtıma (r.anha) validemiz üzerine evlilik yapmaktan men etmesi üzerinde bir sonraki yazıda duralım.

Devam edecek.

[1] Bkz. ez-Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, II,119.

[2] Bkz. Ebû Ca'fer et-Taberî, Târîhu'Rusul ve'Mülûk, V, 153; Muhibbuddîn et-Taberî, er-Riyâdu'n-Nadra, III, 206-7; İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, IV, 344-5.


Konular