Zehirli | Konular | Kitaplar

“Evi başınıza yıkarım” demek

Eshab düşmanları, (Ömer, Hz. Fatıma’ya hücum ederek biat etmezseniz evinizi yakıp yıkacağım, dedi) diyerek, Müslümanların gözbebeği olan, ayet ve hadisle övülen, adaleti, şanı ve şerefi dünya tarihlerini dolduran, Müslümanların yüce emirine iftira atıyorlar. Tuhfe kitabında diyor ki:

Bazı sapıklar da, (Evi yakmak istemişti, ama yakmadı) diyor. Halbuki istemek kalbde olur. Fesatçılar, Hz. Fatıma’nın evinin yanında toplanmışlar, (Biz burada oldukça kimse bize bir şey yapamaz) diyorlar, halife seçimini karıştırmak, fitne fesat çıkarmak istiyorlardı. Hz. Fatıma, bunların gürültüsünden çok sıkılmıştı. Fakat, başını çıkarıp oradan kovmaya edebi, hayâsı bırakmıyordu. Hz. Ömer, oradan geçerken, bunları gördü ve anladı. Onları korkutmak için, (Evi başınıza yıkarım) dedi. Böyle söylemek, korkutmak için Arabistan’da âdet halinde idi. Nitekim, Resulullah da, camiye, cemaate gelmeyenleri irşad için, (Eğer bu halden vazgeçmezlerse, evlerini başlarına yıkarım) buyurmuştu. (Buhari)

Hz. Ebu Bekir Resulullah efendimiz tarafından namaz için imam yapılmıştı. Bazı kimseler, Ona uymamayı, cemaate karışmamayı düşünmüşlerdi. Resulullah Onları da böyle korkutmuştu.

Mekke’nin fethedildiği gün, Peygamber efendimizi kötüleyen şiirler söyleyen İbni Hatal isimli bir kâfirin, Kâbe’ye sığındığı, perdesinin altında saklandığı haber verildi. Resulullah, (Hiç çekinmeyin. Hemen orada öldürün) buyurdu. Allahü teâlânın dinine karşı gelenlerin, Allahın evine sığınması caiz olmayınca, nasıl olur da, Hz. Fatıma’nın duvarına sığınabilirler? Hz. Fatıma da, o sapıkların sığınmasından nasıl olur da üzülmez? Çünkü, Resulullahın o temiz kerimesi, Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanmış idi. Hz. Fatıma da, onların dağılmasını emir buyurmuştu.

Hz. Osman şehid edilince, Hz. Ali halife olduğu zaman, birkaç kişi ortalığı karıştırmak için, Mekke’den Medine’ye gittiler. Müminlerin annesi olan Hz. Âişe’nin evine sığınarak, Hz. Osman’ın katillerine kısas yapılmasını istediler. Savaşa hazır olduklarını bildirdiler. Bunların içinde Eshab-ı kiramdan kimse yoktu. Hz. Ali haber alınca, bunları orada öldürttü. Bu işi yaparken, Resulullahın muhterem zevcesine, müminlerin annesine saygısızlık olacağını düşünmedi. Bu işte, Resulullahın mübarek zevcesine olan saygısızlık yanında, Hz. Ömer’in korkutmak için söylediği söz, pek küçük kalır.

Hz. Ali, yerinde bir iş yapmıştı. Bütün Müslümanlara yayılacak fitne ve fesadı önlerken, böyle küçük ve ince şeyleri gözetmesi lazım olmazdı. Bunu gözetmek için fitneyi başlangıçta ezmeseydi, din ve dünya işleri karmakarışık olurdu. Resulullahın mübarek kızının evine saygı göstermek lazım olduğu gibi, Resulullahın muhterem zevcesine de saygı göstermek lazım idi. Hz. Ömer, yalnız korkutmak için söylemişti. Bir şey yapmamıştı. Hz. Ali ise, işlerin en ağırını yaptı. Hz. Ömer’in sözü, Hz. Ali’nin yaptığı işten çok hafif olduğu halde, bu sözü için Onu kötülemek, taassup ve inattan başka bir şey olamaz. Halbuki, Ehl-i sünnet âlimleri, Hz. Ali’nin halife olduğunu ve milletin selameti için, Resulullahın pak zevcesi Hz. Âişe’nin hatırını ve hurmetini gözetmediğini söylüyor. Ona dil uzatmaya izin vermiyor.

İslamın başlangıcında, din ve iman fidanının henüz sürmeye başladığı zamanda, bu haklı hilafetin düzenini bozanların, fitne ve fesat çıkarmak isteyenlerin öldürülmesi lazım iken, Hz. Ömer’in söz ile korkutması niçin kötülenecek bir şey olsun ki? Hz. Ömer sözle, Hz. Ali kılıçla cevap veriyor.

Bazıları, Resulullahın halasının oğlu Zübeyr bin Avvam, Hz. Ömer’in korkuttuğu gençler arasında idi diyorlar. Hz. Ebu Bekr’in hilafetinde, Zübeyr bin Avvam’ın fesatçılar arasında bulunması, hiç kusur olmuyor da, yine Hz. Zübeyr’in Hz. Osman’ın kısasını istediği zaman sert konuşması, öldürülmesine sebep oluyor. Hz. Fatıma’nın evinde fesat hazırlamak, fitneye kalkışmak hoş görülüyor da, Resulullahın muhterem zevcesinin yanında Hz. Osman’ın katillerinden şikayet etmek veya kısaslarını istemek niçin suç sayılıyor ki? Bu tenakuzlar, bozuk inanışlardan ileri gelmektedir.

20032002