Zehirli | Konular | Kitaplar

HZ. MEHDİ DEVRİNDE YAŞANACAK GÜZEL HAYAT: ALTINÇAĞ

Altınçağ, Peygamber Efendimiz (sav)’in müjdelediği gibi cennetin dünyadaki bir müjdesi, Allah’ın müminlere bir lütfudur. Bolluğuyla, bereketiyle, insanlara sağlayacağı her türlü konforuyla ve huzur dolu ortamıyla her Müslümanın ulaşmak isteyeceği bu dönem, iman eden insanlar için dünya hayatında çok üstün bir mükafattır.

Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak olan ahir zaman hakkında çok detaylı bilgiler ve işaretler yer almaktadır. Peygamberimiz (sav)’in verdiği bilgilere göre, bu dönemde birbiri ardınca pek çok önemli olay gerçekleşecektir. Ahir zamanın ilk devresinde dünyada büyük bir bozulma ve karmaşa hüküm sürecek, ikinci aşamada ise gerçek din ahlakının yaşanmasıyla birlikte yeryüzünde barış ve huzur hakim olacaktır.

Ahir zamanın ilk aşamasında, Yüce Allah’ın varlığını kabul etmek isteme- yerek ateizmi ve dinsizliği telkin eden birtakım felsefi sistemler nedeniyle, insanlar arasında büyük bir dejenerasyon yaşanacaktır. İnsanlık yaratılış amacından uzaklaşacak, bunun sonucunda büyük bir manevi boşluk ve ahlaki bozulma oluşacaktır. Büyük felaketler, savaşlar ve acılar yaşanacak ve tüm insanlar bu sıkıntılara son verebilmek için, “Nasıl kurtuluruz?” sorusunun cevabını arayacaklardır.

Peygamberimiz (sav)’in hadislerindeki, ahir zaman alametleri olarak bildirilen bu gelişmelerin pek çoğu, günümüzde birebir haber verildiği şekilde gerçekleşmiştir. Son zamanlarda yeryüzünde savaş ve çatışmaların, terör, şiddet, anarşi ve kargaşanın, katliamların, işkencelerin giderek artmış olması ise, yine ahir zamanın ilk döneminin yaşanmakta olduğunun bir göstergesidir.

Peygamberimiz (sav)’in hadislerindeki bilgilere göre Allah, bu karanlık dönemin ardından insanları ahir zamanın karmaşasından kurtaracak ve büyük bir kurtuluşa ulaştıracaktır. Allah, güzel ahlaktan uzaklaşan insanları, dejenerasyona uğrayan toplumları doğru yola iletmek için “Mehdi” yani “doğruya götüren” sıfatını taşıyan üstün ahlaklı bir kulunu vesile kılacaktır. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde ve İslam alimlerinin açıklamalarında Hz. Mehdi’nin bu doğrultuda üç büyük sorumluluk üstlendiği bildirilmektedir. Hz. Mehdi öncelikle Yüce Allah’ın varlığını kabul etmek istemeyen ve dinsizliği destekleyen felsefi sistemlerin fikri olarak çürütülmesini sağlayacaktır. Diğer yandan İslam’ı, Kuran’da ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetinde bildirildiği şekilde özüne döndürecektir. İslamiyet’i tüm bozulmalardan, hurafelerden arındırarak gerçek Kuran ahlakının yaşanmasını sağlayacaktır. Ahir zamanın ilk döneminde insanlığın içerisinde bulunduğu tüm karışıklıklara, toplumsal sorunlara, sosyal sıkıntılara çözüm getirecek, tüm yeryüzüne barış, huzur, mutluluk ve güzel ahlakın hakim olmasına vesile olacaktır.

Hz. Mehdi ile aynı dönemde yeryüzüne ikinci kez gelecek olan Hz. İsa ise, özellikle Hıristiyan ve Yahudi dünyasına hitap edecek, onları içine düştükleri hurafelerden sıyrılıp Kuran ahlakını yaşamaya çağıracaktır. Hıristiyanların Hz. İsa’ya uymasıyla birlikte İslam ve Hıristiyan alemi tek bir inançta birleşecek ve dünya “Altınçağ” adı verilen büyük bir barış, güvenlik, mutluluk ve refah dönemi yaşayacaktır.

İnsanların asırlardır özlemini duydukları bu kutlu dönem, hadislerin işaretlerine göre yarım yüzyıldan fazla sürecek ve Peygamberimiz (sav)’in zamanında yaşanan “Asr-ı Saadet” benzeri bir dönem olacaktır. Altınçağ’da yaşam o denli güzel olacaktır ki, tüm insanlar bu dönemde yaşamış olmayı isteyeceklerdir. Zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmayacaklar, bu güzelliklerden daha fazla yararlanmak için Allah’tan ömürlerinin uzatılmasını temenni edeceklerdir. Altınçağ’a duyulan bu özlem Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde şöyle bildirilmiştir:

Onun zamanında, büyükler “Keşke ben küçük olsaydım”, küçükler de “Keşke ben büyük olsaydım” diyeceklerdir.1

Naim b. Hammad, İbni Abbas’dan tahric etti ki:
Hz. Mehdi Bizim Ehli Beyt’ten bir gençtir. İhtiyarlarımız ona yetişemeyecek, gençlerimiz ise onu ümid edeceklerdir.2

Zamanı o kadar adil olacak ki, kabirdeki ölüler dirilere imrenecektir...3

Peygamberimiz (sav) hadislerinde, insanların dünyada ve ahiretteki kurtuluşlarına vesile olacak çok kıymetli bir insan olan Hz. Mehdi’ye tabi olunmasını bildirmiş ve onun döneminde yaşanacak tüm bu hayırlara işaret etmiştir:

İbni Ebi Şeybe ve Naim b. Hammad Fiten isimli eserde, İbni Mace ve Ebu Naim ise İbni Mes’ud’dan tahric ettiler. O dedi ki:

... O (Mehdi) arza sahip olur ve kendisinden önce baskı ve zulümle dolu olan arzı adaletle doldurur. Sizden O’na kim yetişirse, kar üzerinde sürünerek dahi olsa gelsin, O’na katılsın. Zira O Mehdi’dir.4

İnsanlar, Allah’ın Kuran’da inanan kullarına müjdelediği güzelliklerin hepsini bu dönemde yaşayabileceklerdir. Allah bir Kuran ayetinde iman eden müminleri dünyada da güzel bir hayatla yaşatacağını şöyle bildirmektedir:

Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)

Altınçağ'da Yeryüzü Adaletle Dolup Taşacaktır

Allah Kuran’ın “Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.” (Maide Suresi, 8) ayetiyle iman sahiplerine adaletli davranmalarını bildirmiştir. İnsanlar arasında hiçbir ayrım gözetmeden, sadece haktan ve doğrulardan yana, katıksız bir adalet, Kuran ahlakının bir gereğidir. Ancak Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde bildirildiği üzere, ahir zamanda insanlar Kuran’da bildirilen bu ahlaktan uzaklaşacak, adaletsizlik yeryüzüne alabildiğine hakim olacaktır. Nitekim günümüzde dünyanın dört bir yanında süregelen çatışmalar, savaşlar, öldürülen, sakat kalan, evlerinden yurtlarından sürülen, yüzlerce kilometre yolu yürüyerek barınacak yer arayan mültecilerin, sokaklarda yaşayan kimsesiz çocukların, yardıma ve bakıma muhtaç, kimsesizliğe terk edilen yaşlıların durumu adaletin gereği gibi uygulanmadığının açık bir göstergesidir.

Ancak Hz. Mehdi’nin ortaya çıkışıyla birlikte yeryüzünde hüküm süren bu durum sona erecek, tüm dünyada benzeri görülmemiş bir adalet ortamı sağlanacaktır.

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Hz. Mehdi döneminde yaşanacak olan bu adil ortam şöyle haber verilmektedir:

...Şu ümmetin Mehdi’si Hasan ve Hüseyin’dendir. Dünya hercü merc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazısına hücum ettiğinde, büyük küçüğe merhamet etmediği, büyük büyüğe vakarlı davranmadığında; Allah, bu sırada, onlardan adavetin (düşmanlığın) kökünü kazıyarak dalalet kalelerini fethedecek ve evvelce benim ayakta tuttuğum gibi, ahir zamanda dini ayakta tutacak, önceden zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak birini gönderecektir.5

Dünya hayatının bir günü kalsa Allahü Teala o günü uzatır, benim ehli beytimden bir adam gönderir. Onun ismi benim ismim gibidir. Babasının ismi babamın ismi gibidir. Zulüm ve kötülükle dolmuş dünyayı, adalet ve dürüstlükle dolduracaktır.6

Onun adaleti her yeri kaplayacak ve insanlar arasında Hz. Peygamberin sünnet-i seniyyesi ile muamele edecektir.7

Dünyanın Pek Çok Yerine Hakim Olan Savaş, Terör, Çatışma ve Anarşi Ortamı Hz. Mehdi Döneminde Son Bulacaktır

Geride bıraktığımız 20. yüzyıl “Savaşlar Yüzyılı” olarak anılmaktadır. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl da yine savaşlar ve terör olayları ile başlamıştır ve halen de bunlar dünyanın dört bir yanında devam etmektedir. Günümüzde hiçbir ülke terör saldırılarından yana güvende değildir. Avrupa’dan Amerika’ya, Asya’dan Afrika’ya kadar dünyanın dört bir yanında terörist bombalamalar, kundaklamalar, uçak kaçırmalar, rehin almalar, iç çatışmalar, masum ve sivil insanları hedef alan terörist saldırıların yanısıra günlük hayatta karşılaşılan bireysel şiddet olayları da büyük bir hızla devam etmektedir. Bugün ABD’den Angola, Uganda, Nijerya gibi Afrika ülkelerine; İngiltere, İspanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinden Sri Lanka, Tayland, Japonya gibi Asya ülkelerine; Ortadoğu ülkelerinden Latin Amerika’ya kadar birçok ülkede terör binlerce insanın canını yakmakta ve çok büyük maddi kayıplara neden olmaktadır. İnsanlar terörizmle, evlerinde otururken, bir sinemada film izlerken, bir alışveriş merkezinde dolaşırken, otobüste yolculuk ederken ya da işyerlerinde çalışırken hiç beklemedikleri bir anda karşılaşmaktadırlar. Terörizmin evlerine kadar girmiş olması, doğal olarak insanlarda büyük bir tedirginlik, korku ve endişeli bir bekleyiş oluşturmaktadır. İnsanlar kalabalık ortamlara girmekten, toplu taşıma araçlarını kullanmaktan çekinmekte, günlük hayatlarını yaşayamaz hale gelmektedirler. Kısacası terörizm, tüm dünyaya büyük yıkım getirmekte, insanların hayatları üzerinde çok olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Peygamberimiz (sav), hadislerinde ahir zamanda yaşanacak bu ortamı şöyle tarif etmektedir:

... Sonunda da belalar, fitneler ve hoşlanmayacağınız birçok kötü işler isabet edecektir. Arka arkaya öyle fitneler gelir ki, sonra gelen gittikçe daha büyük olduğu için önce geleni ince ve hafif bırakır.8

Ancak yine Peygamberimiz (sav)’in müjdelerine göre, bu korku ve şiddet dolu karanlık dönemin ardından Allah Hz. Mehdi vesilesiyle tüm insanlığı büyük bir kurtuluşa ulaştıracaktır. Yeryüzündeki tüm fitneler, savaşlar, katliamlar, terör, şiddet ve anarşi eylemleri son bulacak; yerini aydınlık, barış ve huzur dolu bir döneme bırakacaktır. Hadislerde Hz. Mehdi’nin “fitneleri önleyeceği” şöyle bildirilmektedir:

Fitneleri önlemenin kendisine zor gelmeyeceği ve öldürmenin de onu vazgeçiremeyeceği Ehli Beytime mensup birisi sahip olmadan günler ve geceler bitmeyecektir...9

Tozlu, dumanlı karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takib edecek, ta ki Ehli Beytimden kendisine Mehdi denilen bir zat çıkıncaya kadar. Şayet ona yetişirsen, ona tabi ol ve hidayete erenlerden ol.10

Zulüm ve İşkenceye Dayalı Uygulamalar Son Bulacaktır

Tarih boyunca gönderilen tüm elçiler, yaşadıkları toplumlara barış ve adalet getirmiş, peygamberlerin gelişi ümmetlerin üzerindeki zulmün ve zorbalığın kalkmasına vesile olmuştur. Kuran’da elçilerin bu özelliği şöyle bildirilmektedir:

Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar. (Yunus Suresi, 47)

Hz. Mehdi de yeryüzüne geldiği dönemde bu özelliği taşıyacak ve Allah’ın izniyle tüm yeryüzündeki zulmün, işkencenin zorbaca uygulamaların son bulmasına vesile olacaktır. Peygamberimiz (sav) Altınçağ’da gerçekleşecek bu durumu hadislerinde şöyle müjdelemiştir:

… Yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi onu doğruluk ve adaletle doldurur.11

Yeryüzü, zulüm ve işkence yerine adaletle dolacaktır.12

Bir başka hadiste ise Hz. Mehdi’nin, bu dönemde köleliğe dayalı tüm uygulamaları da ortadan kaldıracağı ve tüm kölelerin özgürlüklerine kavuşacakları da haber verilmektedir:
... kölelerini bedellerini ödeyerek sahiplerinden alacak ve azat edecektir.13

Sosyal Adalet En Güzel Şekilde Uygulanacaktır

Dünyanın pek çok yerinde yaşanan sosyal adaletsizlikler; bencillik, kendi çıkarlarını düşünme ve yardımlaşma ile dayanışma duygularının yok olması gibi ahlaki bozulmaların sonuçlarıdır. İnsanların bir bölümü sefaletle mücadele ederken, diğerleri zenginliklerinin verdiği ayrıcalıkları kullanmaktadır. Buna göre zenginler adaletten daha fazla yararlanmakta, fakirlerden üstün tutulmayı kendilerinde bir hak gibi görmekte, adalet mekanizmalarını kendi menfaatleri için yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Kuran’da bu insanların gösterdiği ahlak şöyle bildirilmektedir:

Hayır; aksine, siz yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Mirası, sınır tanımaz (helal, haram aldırmaz) bir tarzda yiyorsunuz. Malı ‘bir yığma tutkusu ve hırsıyla’ seviyorsunuz. (Fecr Suresi, 17-20)

Kuran ahlakında ise “… Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın…” (Nisa Suresi, 135) ayetiyle bildirildiği gibi, Allah insanlar arasında zengin fakir ayrımı yapmadan adil davranmayı emretmektedir.

Bunun yanı sıra bazı toplumlarda dil, ırk, etnik köken gibi özellikler de çok büyük önem taşımakta ve adaleti uygulayan kimselerin kararlarına etki edebilmektedir. Oysa farklı ırk ve milletlerin bulunmasının bir amacı, çatışma ve savaş değil, kültürel bir zenginliktir. Bu çeşitlilik Allah’ın yaratışındaki bir güzelliktir. Kuran ahlakına göre, insanlar Allah Katında yalnızca imanlarının ve Allah korkularının derinliği ile üstün olabilirler. Dolayısıyla Kuran ahlakının tüm yeryüzüne hakim olması, yeryüzünde bu anlayış eksikliğine bağlı olarak yaşanan sosyal adaletsizlikleri ortadan kaldıracak en güzel ve tek çözüm yoludur. Kuran’da tarif edilen İslam ahlakı, adil, şefkatli, merhametli, zengin fakir ayrımı yapmadan ihtiyaç içinde olana yardım etmeyi gerektirmektedir. Kuran’a göre gerçek adalet, sadece Allah rızası gözetilerek, Allah’tan korkarak sağlanan bir adalettir. Böyle bir adalet hedeflendiğinde, ne şahsi bir menfaat, ne dostluk, ne düşmanlık, ne de kişinin hayata bakış açısı, dili, ırkı, teninin rengi kararlarında etki edemeyecek, sadece haktan yana karar verilecektir. Allah’ın izniyle Altınçağ’da böyle bir ahlak tüm toplumlara hakim olacak ve gerçek adalet, gerçek huzur ve güven tüm yeryüzüne hakim olacaktır. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Altınçağ’da yaşanacak olan bu durum şöyle haber verilmektedir:

İnsanlar oldukça hayırlı, yaşantıları gayet rahat olacaktır.14

Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne dek onun mislini kesinlikle bulmamıştır...15

Hadislerin işaretlerine göre Altınçağ’da, toplumda ihtiyaç içinde olanın gözetilmemesi, sadece çok küçük bir zümrenin bolluk içinde yaşaması gibi adaletsizlikler son bulacaktır. Komşusu açken kimse tok yatmayacak, tek yanlı zenginlik utanç vesilesi haline gelecektir. Egoistlik ve bencillik ortadan kalkacağı için herkes birbirini yemeğe davet edecek, maddi manevi tüm imkanlarını birbiriyle paylaşacaktır. Halkın birbirine karşı olan merhameti alabildiğine artacak, herkes birbirini zengin etmeye çalışacaktır. Güçlü olan haklı olmayacak, haklı olan güçlü olacaktır. Kuran ahlakının hakim olduğu bu dönemde toplumun her kesimindeki insanlar arasında çok büyük bir eşitlik yaşanacak, huzur ve güven dolu bir ortam olacaktır. Bu ortamın bir sonucu olarak insanlar hiçbir sahtekarlığa, kötülüğe ve haram fiillere de yanaşmayacaklardır.

İnsanlar Arasında Barış ve Huzur Hakim Olacaktır

Altınçağ’da yaşanacak olan tüm güzelliklerin yanı sıra toplum yaşantısı da son derece huzurlu olacaktır. Allah, iman eden ve dinine yönelen insanlara, o döneme dek görülmemiş güzellikte bir yaşam sunacaktır. Allah Kuran’da, güzellik yapan, Kuran ahlakına uyan kullarını daha güzeli ve fazlasıyla nimetlendireceğini şöyle müjdelemektedir:

Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 25-26)

Ayette bildirilen “güzellik yapan” insanlara vaat edilen “barış yurdu” Altınçağ’da tam anlamıyla yaşanacaktır. Kuran ahlakının yaşanması, “…Allah’ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.” (Bakara Suresi, 60) ayeti gereğince, insanların karışıklığa, huzursuzluğa ve sıkıntıya yol açabilecek her türlü tavırdan sakınmalarını sağlayacaktır. Toplumlar, her zaman için Kuran ahlakına uygun huzur ve sükunet dolu, itidalli, hoşgörülü, sorunları akılcı bir şekilde çözme arayışı içinde olan, olayları tırmandırmayan aksine her zaman uzlaştırıcı yönde olan bir tutum sergileyeceklerdir.

Tüm Düşmanlıklar Sona Erecektir

Kuran ahlakının tüm dünyaya hakim olması sonucunda insanlar arasındaki kin, husumet, düşmanlık gibi duygular son bulacak, tüm yeryüzüne barış ve huzur hakim olacaktır. Peygamberimiz (sav) Altınçağ’ın bu önemli özelliğini hadislerinde şöyle haber vermektedir:

Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir.16

Yeryüzü zulüm ve düşmanlıkla dolduktan sonra, mutlaka benim Ehli Beytim’den birisi çıkar. Ve nasıl daha önce zulüm ve düşmanlıkla doluysa, O dünyayı adaletle doldurur.17

Altınçağ’da, önceden aralarında husumet olan halklar arasında çok büyük bir kardeşlik yaşanacak, tüm sorunlar sevgi ve güzel ahlak ile çözüme kavuşturulacaktır.

Tüm Yeryüzü Emin ve Güvenli Bir Hale Gelecektir

Hadislerin işaretlerine göre, Altınçağ’da yaşanacak hayat, barış ve esenlik dolu olacaktır. Dünyadan anarşinin, terörün, kargaşanın, düşmanlığın, şiddetin tümüyle kalkması sonucunda insanlar cennet benzeri bir ortama kavuşacaklardır. Her türlü adil sistem oluşturulduğu ve tüm insanlar Allah korkusunu öğrendiği ve bunun şuuruna vardığı için hırsızlık, sahtekarlık, dolandırıcılık gibi toplumsal sorunlar yaşanmayacaktır. Cinayetler, saldırılar, taciz, iftira ve hakaret içeren eylemler ve toplum huzurunu bozacak her türlü tavır bozuklukları ve suistimaller ortadan kalkacaktır. Kavgalar, bağırtılar, tartışmalar, uyuşturucu almış insanların veya dengesiz insanların saldırma ihtimali son bulacak, insanlar bu tür eylemlerden kaynaklanan tüm endişe ve korkularından kurtulacaklardır. Yeryüzünün her köşesi insanların büyük bir rahatlık, huzur ve güven içerisinde yaşayabilecekleri emin beldelere dönüşecektir. Gece gündüz, her yerde güven içinde dolaşabileceklerdir. Herkes istediği saatte istediği yerde ailesiyle gezebilecek, çocuklarını hiçbir endişeye kapılmadan rahatlıkla okullarına gönderebileceklerdir.

İnsanlar devlete duydukları güven ve saygıyı, onun birimlerine kolaylık sağlayarak göstereceklerdir. Kızgınlıkla hareket eden, ters davranan, zorluk çıkaran insanlar olmayacaktır. Aksine Kuran ahlakını yaşayan insanlar son derece yardımsever ve hoşgörülü tutumlarıyla, devletin yanında yer alacak, devlet birimlerinin işlerini kolaylaştıracak şekilde hareket edeceklerdir.

Tüm devletler milletlerine güvenecek, halkın suç işleme ihtimaline dayalı, halkı potansiyel tehlike olarak gören kontrol sistemleri ortadan kalkacaktır. Halka güven esas alınacak, insanların beyanı yeterli olacak ve buna göre hareket edilecektir.

Halk araştırmaya, doğruyu öğrenip buna göre hareket etmeye yönlendirilecek, ani infiallerin ve kitlesel eylemlerin oluşması doğal olarak sözkonusu olmayacaktır. İnsanlar her ne sorunları olursa olsun bunu sevgi, saygı ve uyum içerisinde kolaylıkla halledebileceklerini bilmenin huzur ve güvenini yaşayacaklardır. Hadislerde, o dönemde toplumda hakim olacak olan bu güvenli ortam çok çarpıcı örneklendirmelerle haber verilmiştir. Bu bilgilere göre, Altınçağ’da “kurtla koyun birarada otlayacak”, “çocuklar yılan ve akreple oynayacak ama zarar görmeyeceklerdir”. Bu güven ortamını tarif eden hadislerden bazıları şöyledir:

... Her yer emin bir hale gelir...18

... Yeryüzü emniyetle dolacak ve hatta birkaç kadın yanlarında hiç erkek olmaksızın rahatlıkla hacca gidebilecektir.19

... Onun zamanında kurtla koyun bir arada otlayacak, çocuklar yılan ve akreple oynaşacak...20

Tüm Toplumlara Güzel Ahlak Hakim Olacaktır

Tüm insanların çok büyük bir huzur, güven ve konfor içinde olacakları Altınçağ’ın en önemli özelliklerinden biri, Kuran ahlakının eksiksiz olarak yaşandığı bir dönem olmasıdır. İnsanlar Allah’tan korktukları ve ahirette tüm yapıp ettiklerinden sorguya çekileceklerinin bilincinde oldukları için bencillik, kin, öfke, nefret, haset, intikam hisleri gibi kötü ahlak özelliklerinden, yolsuzluktan, haksız kazanç elde etmekten, yalan söylemekten, başkalarının canına kast etmekten, rüşvet almaktan titizlikle sakınacaklardır. Bunların yerine insanlar arasında dürüstlük, yardımseverlik, fedakarlık, başkalarının iyiliğini, sağlığını, rahatını, güvenliğini düşünmek, sevgi, saygı, merhamet, vefa, sadakat, kardeşlik gibi güzel ahlak özellikleri hakim olacaktır.

Allah’tan korkup sakınan, ihlaslı, tevekkül sahibi, herşeyi hayır gözüyle değerlendiren, çokça şükreden, vicdanlı, şefkatli, merhametli, adil, cesur, güvenilir, güçlü, onurlu, alçakgönüllü, anlayışlı, hoşgörülü, insancıl, sevecen, hakkı söylemekten çekinmeyen, sabırlı, öfkesine kapılmayan, hatalarında direnmeyen, çoğunluğa değil hakka uyan, sözüne sadık, vefakar, iffetli, uzlaştırıcı kimselerin varlığı üstün ahlaklı toplumlar oluşmasını sağlayacaktır.

Allah korkusunun ve Kuran ahlakının yaşanması sonucunda ümitsiz, şevksiz insan kalmayacak, her işlerinde şevkle hareket edecek, topluma ve kendilerine faydalı kimseler haline geleceklerdir.

Allah’ın kendileri için yarattığı güzellikleri ve çevrelerindeki nimetleri çok daha iyi görüp takdir edebilecek ve tüm bunlardan çok daha fazla zevk alabileceklerdir. İnsanlara, çocuklara karşı duyulan sevgi; yaşlılara, muhtaçlara olan şevkat ve merhamet hisleri çok fazla artacaktır. İnsanlar yanlarında çalışan kimselere karşı sevgi ve saygı dolu bir ahlak göstereceklerdir. Çalışanlarının ailelerini koruyup kollayacak, her sorunlarına ortak olup, her ihtiyaçları olduğunda toplumun her kesimi birbirinin yardımına koşacaktır.

Toplumda sahtelik, basitlik, yüzeysellik tümüyle ortadan kalkacak; insanların kişiliklerine derinlik, samimiyet, ve kalite hakim olacaktır. İnsan ruhuna ve mümin kişiliğine yakışmayan her türlü adilik ve basitlik Kuran ahlakının yaşanmasıyla kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Yine Kuran ahlakının bir gereği olarak insanlar temizliğe de büyük önem verecek, hem çevrelerini hem de kendilerini olabildiğince temiz ve güzel hale getireceklerdir. Toplumun her kesiminde, tüm insanlar son derece temiz, şık ve bakımlı olacaklardır.

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Altınçağ’da Hz. Mehdi döneminde yaşanacak olan bu ahlak güzelliği şöyle ifade edilmiştir:

Tabarani, Evsad’da Amr. B. Ali tariki ile Hz. Ali b. Ebi Talib’den tahric etti:
... Cenab-ı Hak İslam'ı nasıl bizimle başlatmışsa onunla sona erdirecektir. Nasıl, Bizimle onlar aralarındaki şirk ve adavetten (husumet ve düşmanlıktan) kurtulmuş ve kalplerine ülfet (dostluk) ve muhabbet (sevgi) yerleşmişse, (onun gelişi ile) yine öyle olacaktır.21

”... Onun döneminde iyi insanların iyiliği artar, kötülere karşı bile iyilik yapılır.”22

Altınçağ'da Fikir Hürriyetine Dayalı Bir Ortam Olacaktır

İslam ahlakı, inanç konusunda insanlara tam bir hürriyet tanımaktadır. İslam’ın vahyedildiği dönemden günümüze kadar geçerli olan bu anlayış, İslam ahlakının da temelini oluşturmuştur.

İslam ahlakına göre insan istediği inancı seçmekte özgürdür ve hiç kimse bir diğerini inanç konusunda zorlayamaz. Müslüman İslam olmasını talep ettiği kişiye sadece tebliğ yapmakla, Allah’ın varlığını, Kuran’ın Allah’ın hak kitabı, Hz. Muhammed (sav)’in ise O’nun elçisi olduğunu, ahiretin ve hesap gününün varlığını, İslam ahlakının güzelliklerini anlatmakla yükümlüdür. Ama bu yükümlülüğü sadece dini anlatma ile sınırlıdır. Allah Kuran’da bu durumu şöyle bildirmektedir:

Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)

Kendisine İslam dini anlatıldığı zaman kişi kendi isteğiyle iman edip etmemeye, hiçbir baskı ya da zorlama altında kalmadan karar verir. İnsan doğruyu ya da yanlışı seçmekte özgürdür. Eğer yanlış seçimi yaparsa ahirette bunun karşılığını alacaktır.

Peygamberimiz (sav)’in hadislerindeki bilgilere göre Altınçağ’da, Kuran ahlakının bir gereği olan bu fikir özgürlüğüne dayalı anlayış tüm toplumlara hakim olacaktır. Bunun sonucunda ise siyasi çekişmeler tamamen ortadan kalkacak, dostluk ve sevgi ortamı içerisinde tam bir demokrasi ortamı oluşacaktır. Başkalarına zarar vermemek şartı ile her türlü inanç özgürce yaşanacak, kargaşa ve çatışmaya sebebiyet vermeden herkes fikrini istediği gibi beyan edebilecektir.

Tüm Dinler Barış ve Hoşgörü İçerisinde Olacaktır

İslam dini, insanları dini inançlarını seçmede özgür bırakırken, diğer dinlere saygılı olmayı emreder. Bir insan Kuran’da batıl olarak tarif edilen bir inanca sahip olsa dahi, Kuran ahlakını yaşayan insanlar arasında huzur ve barış içinde yaşayabilir. Kendi inançlarına göre ibadetlerini özgürce yerine getirebilir. Hiç kimse bir diğerini kendi dininin ibadetlerini yerine getirmekten alıkoyamaz. Ya da bir insanı istediği şekilde ibadet etmeye zorlayamaz. Bu İslam ahlakına aykırıdır ve Allah’ın razı olmadığı bir davranış biçimidir. İslam tarihini incelediğimizde Peygamberimiz (sav)’in döneminde de herkesin özgürce ibadet edebildiği, inançlarının gereklerini yerine getirebildiği bir toplum modelinin hakim olduğu görülmektedir. Kuran’da Ehl-i Kitab’ın ibadet yerleri olan manastır, kilise ve havralardan da Allah’ın koruduğu ibadet mekanları olarak söz edilmektedir:

... Eğer Allah’ın, insanların kimini kimiyle defetmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır. (Hac Suresi, 40)

Peygamberimiz (sav)’in hayatında bu ahlakın pek çok örneğine rastlanmaktadır. Peygamberimiz (sav), kendisiyle görüşmeye gelen Hıristiyanların kendi mescidinde ibadet etmelerini söylemiş ve bu iş için mescidi onların kullanımına bırakmıştır.23 Peygamberimiz (sav)’den sonraki halifeler devrinde de bu hoşgörülü anlayış korunmuştur. Şam fethedildiği zaman, camiye çevrilen bir kilise ikiye bölünmüş, bir yarısında Hıristiyanlar, öbür yarısında Müslümanlar ibadet etmişlerdir.24

Hadislerde tüm halkların barış ve huzur içerisinde yaşadıkları Asr-ı Saadet dönemi gibi, Altınçağ’daki Hz. Mehdi döneminde de aynı hoşgörü anlayışının hakim olacağı bildirilmektedir. Bu bilgilere göre Müslümanlar ile Hiristiyan alemi arasında karşılıklı hoşgörüye dayalı bir kardeşlik, şefkat ve merhamet anlayışı oluşacaktır. Hıristiyanların ve Yahudilerin tüm ibadethaneleri, havralar, kiliseler ve vakıfları koruma altına alınacak, kilise açmak isteyenlere, dini inançları doğrultusunda talepte bulunanlara, ibadetlerini yerine getirmek isteyenlere imkan tanınacaktır. Tüm Hıristiyanların ve Yahudilerin kendileri için kutsal sayılan topraklarında barış, huzur ve güvenlik içinde yaşamaları sağlanacak, her türlü sorun sevgi, saygı ve hoşgörü anlayışıyla kolaylıkla halledilebilecek, tüm halklar birbirleriyle uyum ve dostluk içerisinde yaşamlarını sürdürebileceklerdir.

Altınçağ'da Benzersiz Bir Bolluk ve Bereket Yaşanacaktır

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Altınçağ’da yaşanacak nimetlerin eşşizliği çok detaylı olarak anlatılmaktadır. Bu anlatımlara göre Altınçağ, ürünlerde ve mallarda çok büyük bolluk ve bereketin yaşandığı bir dönem olacaktır. Benzeri görülmemiş bir zenginlik yaşanacak, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, açlık, sefalet ve darlık yılları tümüyle sona erecektir. İhtiyaç içinde olan kimse kalmayacak, herhangi bir talepte bulunana istediğinden kat kat daha fazlası verilecek, hiçbir şey sayılıp ölçülmeyecektir. Maddi manevi her türlü imkan insanların rahatı, konforu, neşesi ve huzuru için kullanılacak, en ufak bir sıkıntı, yokluk ve açlık yaşanmayacaktır. Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi döneminde gerçekleşecek olan bu bolluk ve zenginliği hadislerinde şöyle haber vermektedir:

Ümmetimden Mehdi çıkacaktır. Allahü Teala Hazretleri, insanları zengin kılmak için onu gönderecektir. O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak, Hz. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol mal dağıtacaktır.25

... Mal da o gün çok birikmiş olacaktır.26

İnsanlara malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir.27

O zaman ümmetim, iyisi kötüsü hepsi de mislini görmedikleri nimetlerle nimetlenir...28

... Mal da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecektir.29

Tarımda Büyük Gelişmeler Kaydedilecektir

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde, topraktan da her zamankinden çok daha fazla ürün elde edileceği ve bu alanda da benzersiz bir bolluk ve bereketin görüleceği bildirilmektedir:

İnsanlar bir ölçek buğday ektiklerinde karşılığında yedi yüz ölçek bulacak... Onun zamanında, insan birkaç avuç tohum atacak, 700 avuç hasat edecektir...30

... Yer yemişini (gıda ürünlerini) verecek ve insanlardan hiçbir şey saklamayacak (vermemezlik etmeyecek)tır...31

…O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı (bitkileri) çok fazla olacak…32

Yine Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde haber verildiğine göre, Altınçağ’da yeryüzünün su kaynaklarında da büyük bir bolluk söz konusu olacak, bu sulama imkanlarının artmasıyla tüm topraklar görülmemiş bir şekilde bereketlenecektir:

... Çok yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa gitmeyecek, toprak bir tek tohum istemeden verimli ve bereketli olacaktır.33

Hz. Huzeyfe’nin anlattığına göre, Resulullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:
... Onun zamanında bütün sular tatlılaşacak, nehirler uzayacak, yeryüzü bitkilerini artıracak ve (içindeki) hazinelerini dışa çıkaracaktır.34

... Onun devrinde, akan ırmaklar bile suyunu fazlalaştıracaktır...35

... Sema yağmurunu indirecek, yer bereketini çıkaracak, daha önce görülmemiş bir biçimde ümmetim onun zamanında rahata erecektir.36

Peygamberimiz (sav)’in bu hadislerinde Hz. Mehdi zamanında modern tarıma geçilmesi, yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesi, tohum ıslahı çalışmaları ve yağmur sularının yeni barajlar, göletler yapılarak değerlendirilmesi sonucunda oluşacak üretim artışına işaret ediliyor olabilir. Günümüzde teknoloji çok büyük bir hızla gelişmekte, ürünlerin hem kalitesinde hem de üretim miktarında çok fazla artırıma gidilebilmektedir. Daha uzun süre dayanmaları ve daha az su ile büyümeleri de sağlanmaktadır. Yeni geliştirilen teknolojiler sayesinde ürünlerde çeşitlilik elde edilebilmekte ve dört mevsimde de her türlü meyve ve sebze yetiştirilmektedir.

Altınçağ’da da tüm bu gelişmeler daha da artacak, ürünlerde olağanüstü bir kalite artışı olacaktır. Çok daha fazla mahsül veren, tadı, kokusu daha güzel ürünler yetiştirilecektir. Kuran’da bu konuya işaret eden bir ayette şöyle bildirilmektedir:

Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 261)

Hadislerin işaretlerine göre Altınçağ’da sulamaya büyük önem verilecek, her yerde geniş göletler, barajlar, geniş su kanalları, suni ırmaklar oluşturulacak, susuz hiçbir yer bırakılmayacaktır. Deniz, yağmur ve sel suları da arıtılarak tarımda kullanılacak, bu şekilde kurak bölgeler çok büyük bolluk ve berekete kavuşacaklardır. Günümüzde henüz çok dar bir alanda hayata geçirilmiş olan teknolojilerle tüm çöller yeşertilecek ve insanlık çok büyük bir ekim alanına kavuşacaktır. Yine hadislerdeki bilgilere göre, tarımda katedilecek tüm bu ilerlemeler sonucunda hayvanların kalitesinde de büyük bir gelişme kaydedilecek, her türlü hayvansal üretim artacaktır:

... Ümmet nimetlenecek, hayvanlar bol bol yiyip içecek, arz nebatını çıkaracak...37

Yeraltı Zenginlikleri Ortaya Çıkarılacaktır

Hz. Mehdi döneminde yaşanacak bir başka gelişme de, yeryüzündeki tüm yeraltı zenginliklerinin ortaya çıkarılması ve bunların insanlığın refahı ve konforu için kullanılması olacaktır. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Altınçağ’ın bu özelliği şöyle haber verilmektedir:

... Hz. Mehdi hazineleri çıkaracak...38

Onun zamanında yeryüzü içindeki hazineleri dışarıya fırlatacaktır.39

… Arz, içerisinde gizlediği bütün zenginliklerini, altından ve gümüşten sütunlar halinde dışarı atacak.40

Bilim ve Teknolojide Büyük Gelişmeler Kaydedilecektir

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde bilim ve teknolojideki gelişmelere yönelik işaretler de yer almaktadır. Altınçağ’da tüm toplumlar arasında bilime karşı yoğun bir teşvik ve eğitim programı uygulanacak, teknolojik gelişmeler doruğa ulaşacak, insanlar teknolojinin bütün nimetlerinden alabildiğine faydalanacaklardır. Tıpta, tarımda, iletişimde, sanayi teknolojisinde, ulaşımda çok büyük gelişmeler yaşanacaktır. Tüm bu teknolojik ilerlemeler, insanların hayatlarına çok büyük bir konfor sağlayacaktır. Bu gelişmeler sayesinde çok büyük kolaylıklar yaşanacak, büyük bir hız kazanılacaktır.

Ulaşım teknolojisindeki gelişmeler sonucunda insanların rahatı ve güvenliği en üst seviyede sağlanacak, zaman kaybı ve kaza riski en aza indirilecek, bunun için gereken her türlü önlem alınacaktır. İletişim teknolojisinde de önemli ilerlemeler sağlanacak, dünyanın dört bir yanıyla haberleşme ve bilgi alışverişindeki hız ve kolaylıklar en üst seviyeye ulaşacaktır (en doğru- sunu Allah bilir).

Tüm bu teknolojiler elde edilirken, insanların sağlığı ve konforuna zarar verebilecek her türlü sorunun ortadan kaldırılmasına da büyük önem verilecek bu amaçla teknolojinin zararlı yan ürünlerine karşı kesin tedbirler alınacaktır.

Altınçağ’da yaşanacak bu değişimin en önemli özelliği ise, bu tip gelişmelerden tüm dünya halklarının adil bir şekilde faydalanmasını sağlamak olacaktır. Tüm olanaklar bütün dünya insanlarının kullanımına sunulacak, herkese aynı güzellikler, eşit imkanlar oluşturulacaktır.

Tıpta ve İnsan Sağlığında Olağanüstü Gelişmeler Olacaktır

Ahir zamanda teknolojik alanda yaşanan her gelişme, tıp alanında olağanüstü ilerlemelere yol açacaktır. Altınçağ’da yaşanan her türlü bilimsel ve teknolojik gelişme tıbbi çalışmaları hızlandıracak, Allah’ın izniyle hata payını çok düşürecek, insanların pek çok hastalığa yakalanmaları önlenecek, hastalıklara teşhis konmasını kolaylaştıracak ve tedavi imkanlarını artıracaktır.

İnsan hayatına ve sağlığına büyük önem verilecek, insanlar doktor ya da ilaç bulamadıkları ya da geç veya yanlış tedavi yapıldığı için çaresizlik yaşamayacak, her ihtiyacı olana o an yardım edilecektir. Herhangi bir insan ayrımı yapılmadan, fakir zengin, yaşlı genç demeden, herkesin sağlık sorunlarına çok büyük bir özen gösterilecektir. Tüm insanların sağlığı için mevcut olan tüm imkanlar denenecek, her türlü ihtimal değerlendirilecektir.

Gereken her türlü maddi manevi kolaylıklar da sağlanacaktır. Hastahaneler, ilaçlar, tedaviler ücretsiz hale getirilecek, yardıma ve bakıma muhtaç insanların ihtiyaçları kendilerine hiç hissettirilmeden en mükemmel şekilde giderilecektir.

Tüm insanların sağlıklı bir yaşam sürebilmeleri için bilimin ve teknolojik gelişmelerin ışığında beslenme politikaları en mükemmel hale getirilecektir. Yiyeceklerdeki her türlü zararı bertaraf edecek çalışma ve ilmi araştırma yapılacaktır. Yiyeceklerin kolesterolünü ya da sağlığa zararlı diğer yönlerini ortadan kaldıracak bilimsel metodlar geliştirilecektir. Vücuda zarar veren her türlü yiyecek ve içecek ile ilgili tedbir alınacak, insanların kaliteli ve temiz besinlerle beslenmeleri sağlanacaktır. Bunun sonucunda da hastalıklar ve kalp krizi, yüksek tansiyon gibi nedenlere dayalı ölümler azalacak, insanların ömürleri görülmemiş bir şekilde uzayacaktır (en doğrusunu Allah bilir).

Beslenmeyle birlikte tüm toplumlar sağlıklı bir yaşam için sporun gerekliliği konusunda da bilinçlendirilecek, zinde ve sportmen bir yapı oluşturulmasıyla pek çok hastalığın önlenmesi sağlanacaktır. Bunların yanı sıra, insanların yaşadıkları olaylara karşı teveküllü, birbirlerine karşı sevgi ve hoşgörü dolu bir ahlak göstermeleriyle birlikte psikolojik hastalıklar da ortadan kalkacaktır (en doğrusunu Allah bilir).

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Altınçağ’da tıp ve sağlık alanında gerçekleşecek olan tüm bu gelişmelere işaret edilmiş ve bu dönemde insanların “ömürlerinin uzayacağı” şöyle bildirilmiştir:

Onun zamanında... ömürler uzayacak ve emanet zayi olmayacaktır...41

Tüm Dünyaya Üstün Bir Sanat ve Estetik Anlayışı Hakim Olacaktır

Altınçağ’da hayatın her anına hakim olan bolluk, zenginlik, güzellik ve ilerlemenin, sanat alanına da hakim olacağı hadislerde işaret edilen bir başka gelişmedir. Altınçağ’da sanata büyük önem verilecektir. Tüm insanlar bu konuda yoğun olarak teşvik edilecek, estetik ve sanata olan eğilim olağanüstü derecede artacaktır. Bütün İslam alemi sanatta çok büyük ilerlemeler kaydedecektir. Müzikte, resimde ve diğer tüm alanlarda birbirinden güzel eserler ortaya çıkacak, Allah’a olan imanın insanlara verdiği geniş ufuk ve derin düşünce, tüm sanat dallarına öncülük edecektir. Bu dönemde insanlar hep güzellikle karşılaşacak; ahlakları gibi, yaşadıkları yerler, bahçeleri, evlerinin dekorasyonu, kıyafetleri, dinledikleri müzik, eğlence şekilleri, resimleri, sohbetleri de güzelleşecektir.

Estetik olmayan, biçimsiz hiçbir yer, hiçbir bina kalmayacak, her yer estetik, göze hoş gelecek hale gelecektir. Pratik ve estetik geniş müstakil evler, havuzlar, bağlar, bahçeler artacak, mevcut alanlar, bahçeler güzelleşecektir. Sokaklara göze hoş gelen meyve ağaçları ekilecek, hemen her yerde küçük hayvanat bahçeleri oluşturulacaktır. Doğal parkların sayısı çok fazla artacak, insanların yaşadıkları yerlerde yoğun bir yeşillik hakimiyeti görülecektir. Halkın bizzat kendisinin de bakıp yetiştirmekten zevk alacağı binlerce bitki ve çiçek tüm şehir ve kasabaları süsleyecektir. Tüm bu mekanların ışıkılandırılması, estetiği, boyanması son derece sanatkarane olacak ve herşey çok estetik hale getirilecek, dünyanın her yerine insan ruhunun çok hoşlanacağı büyük bir kalite hakim olacaktır.

Tüm mekanlar, yollar, ibadethaneler, eğlence yerleri, dinlenme alanları, işyerleri, evler, insanların kılık kıyafetleri kısacası her yer tertemiz olacaktır. Bunun yanı sıra yerleşim merkezlerinde çevre kirliliğinin önüne geçilecek, hava kirliliğine neden olan her konuya çözüm getirilecektir.

Aynı zamanda insanlar arasında hayvan sevgisi de teşvik edilecek, her türlü hayvanın rahatlıkla sevilebileceği ve incelenebileceği zevkli ve estetik ortamlar oluşturulacaktır. Aslan, kaplan, panter, çita gibi hayvanlar eğitilecektir. Çeşitli metodlar ve biyolojik tekniklerle saldırganlıkları ortadan kaldırılacak ve insanların rahatça bağlantı kurabileceği, sevgi gösterebileceği hale geleceklerdir. Şehirlerde ve kasabalarda leylek, pelikan gibi her türlü kuş çeşidi rahatlıkla barınabilecektir. Akrep, yılan gibi hayvanların zehirlerinin bilimsel metodlarla yok edilmesi sayesinde ise, bunların da insanlara zarar vermesi engellenecek, yılan bile estetik hale getirilecektir (En doğrusunu Allah bilir).

Kuran ahlakının insanlara kazandırdığı sevgi anlayışı sonucunda hayvan düşmanlığı ortadan kalkacak, hayvanlara zarar verici tüm davranışlar giderilecektir. Böylece tüm hayvan nesillerinin yok olma tehlikesi ortadan kalkacak ve tüm hayvan türlerinde çoğalma sağlanacaktır.

Ahir zamanda yaşanacak olan bu ortama Peygamberimiz (sav)’in bir hadisinde şöyle dikkat çekilmiştir:

...kişi, koyun ve hayvanlarına haydi gidin otlayın, diyecek, onlar gidecekler, ekinin ortasından geçtikleri halde bir başak bile ağızlarına almayacak, yılan ve akrebler kimseye eza etmeyecekler, yırtıcı hayvanlar kapıların önünde duracak da kimseye zararları dokunmayacak...42

Habis El Hadrami’nin naklettiğine göre: ... Yılanlar çocuklarla, inekler aslanlarla geçinebilecek.43

Altınçağ'da Tüm İnsanlar Hz. Mehdi'nin Yönetiminden Razı Olacaklardır

Peygamberimiz (sav) hadislerinde Hz. Mehdi’nin önderliğinde yaşanacak olan Altınçağ’ın ne kadar hayırlı bir dönem olduğunu hatırlatmış ve bu devirde “denizdeki balıklardan havadaki kuşlara kadar yerdeki ve gökteki tüm canlıların ve tüm insanların Hz. Mehdi’den razı olduklarını” bildirmiştir:

Mehdi ile müjdelenin... Ondan yer ve gök ehli razıdır...44

... O zaman, yer ve gök ehli, bütün yabani hayvanlar, kuşlar, hatta denizdeki balıklar bile onun hilafetiyle sevineceklerdir...45

Ebu Said Hudri Resulluh’dan rivayet ediyor:
Mehdi’nin izleyicileri ona sığınırlar, bal arılarının kraliçe arıya sığındıkları gibi (onun yanında güven ve huzur bulurlar), o yeryüzünü adalet ve dürüstlükle dolduracaktır.46

Allah, Kuran ahlakına uyan Müslümanlara, cennet hayatlarında sunulacak olan güzellikleri Kuran ayetlerinde ayrıntılı olarak bildirmiştir. Altından ırmaklar akan güzel mekanlar, pınarlar, durmaksızın akan kaynaklar, konaklar, köşkler, kıyafetler, yiyecekler, içecekler, mücevherler, güzel ahlaklarına karşılık sonsuz hayatta onlara verilecektir. Cennet Müslümanların her zaman kavuşmayı istedikleri sonsuz yaşamdır:

Siz ve eşleriniz cennete girin; ‘sevinç içinde ağırlanacaksınız. Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız. İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur. Orda sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz. (Zuhruf Suresi, 70-73)

İşte Altınçağ da tüm Müslümanlara böyle güzel bir hayatın dünyada hazırlanıp sunulmasıdır. Bu dönem Peygamber Efendimiz (sav)’in müjdelediği gibi cennetin dünyadaki bir müjdesi, Allah’ın müminlere bir lütfudur. Bolluğuyla, bereketiyle, insanlara sağlayacağı her türlü konforuyla ve huzur dolu ortamıyla her Müslümanın ulaşmak isteyeceği bu dönem, iman eden insanlar için dünya hayatında çok üstün bir mükafattır. Bu güzel dönemle müjdelenmek de kuşkusuz tüm Müslümanlar için çok büyük bir şereftir.


--------------------------------------------------------------------------------


1 El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 48) (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17
2 Ahir zaman Mehdisinin alametleri, Celalettin Suyuti, s. 23
3 El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 22
4 Ahir zaman Mehdisinin alametleri, Celalettin Suyuti, s. 14
5 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12
6 (Ebu Davud. Tirmizi.) (Büyük Fitne Mesih Deccal, Saim Güngör, Pamuk Yayınları, s. 80) Ebu Davud ve Tırmizi / Büyük Hadis Külliyatı, Rudani 5.Cilt, s. 365
7 El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 20
8 İmam Şa’rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 394-395, no. 733
9 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12
10 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26
11 Süneni-i Ebu Davut, 5/93
12 Kıyamet Alametleri, s. 163
13 El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 47
14 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 54
15 Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508
16 Sahih-i Müslim, 1/136
17 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 11
18 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 58
19 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47
20 İmam Suyuti, Kıyamet Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 179, 1699
21 Ahir zaman Mehdisinin alametleri, Celalettin Suyuti, s. 20
22 Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17
23 Ali Bulaç, Çağdas¸ Kavramlar ve Düzenler, İz yayıncılık, 16. Baskı, İstanbul, 1998, s. 241
24 Ali Bulaç, Çağdas¸ Kavramlar ve Düzenler, İz yayıncılık, 16. Baskı, İstanbul, 1998, s. 241
25 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23
26 Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508
27 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 21
28 Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 16
29 Sünen-i Ibn-i Mace, 10/340
30 Kıyamet Alametleri, sf. 164/ El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)
31 Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508
32 El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26
33 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 21
34 En-Necmu’s-sakıb if Beyanı Enne’l Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib, Tercüme eden: Ömer Dönmez s. 43
35 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 31
36 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 9
37 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 15
38 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 33
39 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43
40 İmam Şa’rani, Ölüm Kıyamet Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 464
41 El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 43
42 Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayınları, s. 245
43 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 64
44 Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 13
45 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 31
46 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 30

---------------------------------------------------------------------


© 2006 Harun Yahya


1 yorum

ama ne zaman gelecektir ?

ama ne zaman gelecektir ?

11.08.2012 - misafir