Zehirli | Konular | Kitaplar

Sarıkamış Dramı

Yüzyılın en güçlü örgütü İttihat Terakkî çalışmalarının meyvesini almak üzereydi.
31 Mart vakası bahane edeilerek padişah II.Abdülhamid tahttan indirilmiş ve devletin ipleri artık İttihat ve Terakkînin eline geçmişti.
Bu ipi elinde tutanda Enver Paşa idi.

İttihatçılar daha devlet yönetmenin ne olduğunu anlamadan önce Trablusgarp sonrada Balkan Savaşı patladı.

Savaş başladığında yasaklı padişah II.Abdülhamid, Selanik'te eski bir konakta hapis tutuluyordu.

Patlak veren I.Dünya savaşında, Enver Paşa'nın Alman hayranlığının da etkisiyle ittifak devletlerinin yanında savaşa girildi.

Bunlara karşılık Enver Paşa ve arkadaşları devletin eski günlerine kavuşabilmesi için bir tez üretti.

"Genişleyerek büyümek"
Bu teze göre daha çok yer fethedilmeliydi...

Ve ilke genişleme alanı gösterildi; Kafkaslar...
Plan şöyleydi;
Büyük bir hızla kafkaslara girecek olan Osmanlı orduları, Rusları ezecek ve buradaki Türklerle birleşerek büyük
Turan İmaparatorluğu kurulacaktı...

Ruslar Osmnalı'ya savaş ilan ettikten bir gün sonra Erzurum ve Sarıkamış önlerinden Türk sınırına girdi.
Birkaç kasabayı aldıktan sonra durdu. Zira karakış ilerlemelerine izin vermiyordu. Neticede baharı beklemeye karar verdiler.
Ama Enver Paşa öyle düşünmüyordu...

Hedef Sarıkamış!

Birbuçuk metre kar, -40 derece soğuk, 2500 m yükseklik ve inanılmaz engebeli bir arazi!
Bütün mesafeler yürüyerek geçilecek.
Askerlerin durumu içler acısı.Bir kısmı yazlık kıyafetler giymiş, ayaklarında tarih öncesinden kalma çarıklar...
Askerlerin birçoğu evden getirdikleri elbiseleri giyiyordu. "Ordu verir" diye düşünmüşlerdi ama ordu birşey veremedi.
Çünkü Almanlardan gelen kışlık yardımlar Karadenizde Ruslar tarafından batırılmıştı.

Yola çıkan Asker sayısı 120 bin civarındaydı.

Ölümüne yürüyüş 22 Aralık günü başladı.

Yürükçe terliyorlar, terler sırtlarında donuyordu. Bir metrelik karda yürümek için insan üstü bir çaba sarfediyorlardı.
Çaresizlik bir yandan, emirler bir yandan...
Sarıkamış alınmalıydı!

Önce ayaklarda bir sızı duyuluyor ardından bir hissizlik başlıyordu. Bu parmakların donduğunu gösteriyordu.
Sonra donma bileklere çıkıyor ve asker aniden yere düşüyordu. Kurtların bile saklanacak delik aradığı bu havada,
yere düşen askere yardım etmenin imkanı yoktu. Artık o askermiz bir kenara geçip uykuya dalıyordu. Uyku ölümün kapısıydı.
Ölüm o tatlı uykunun ardında...

Sağa sola serpilmiş, ayakları kolları havada, ağzı açık, gözleri buz mavisine dönmüş kaskatı asker bedenleri artık
bir sırrı açığa çıkarıyordu: Ordu eriyordu...
Ne yakılan ateşler ne de ölmemek için askerlerin zıplaması beyaz ölümün gelişini sadece geciktiriyordu.
Ölüm, yere düşen, biraz uyuklayan askeri alıp götürüyordu.

Bozkırın ortasında sönen 90 bin meşale.
Bazı kaynaklarda daha fazla veya az olduğuda savunulmakta.


Sarıkamış Harekatı’nın üstünden yıllar geçti.
O günleri gören Sarıkamışlı bir ihtiyar, yıllar öncesinde yaşanan olayların vahametini bakın nasıl anlatıyor:
“Buradan o dağlara baktığımızda, üzerinde kar düşmüş çalılıklar görürdük. O çalılıkların, kurda kuşa yem olmuş askerlerimizin kemikleri olduğunu
oraya gidince anladık.”

Isı biraz arttığında, kardelen çiçekleri gibi, askerlerin donuk bedenleri çıkıyordu ortaya.

Ölümlere, donmalara, açlığa ve soğuğa rağmen, asker insan üstü bir gayretle hücum ediyor, mermisi birtince süngüyle, süngüsü düşünce elleriyle Rus askerlerini öldürmeye çalışıyordu.

Tarih bir ordunun, böyle insan üstü bir çabayla savaştığını yazmamıştı. Yine tarih; böyle bir ordunuz bir dağın yamacında, kitleler halinde donup gittiğini de yazmamıştı.

Türk Ordusunun bütün saldırıları sonuçsuz kaldı!


Ruslar güçsüz düşen Türk askerlerine karşı hücuma geçti. Nihayet Enver Paşa 4 Ocak günü geri çekilme emri verdi. Aynı tarihte Rus Generali de zafer telgrafını komutanlarına çekmişti.

Sarıkamış Harekatı, Türklerin ağır yenilgisiyle sona ermişti.

Bu savaştan 12 Bin asker sağ kurtulmuş, 7 Bin ise esir düşmüştü. 90 Bin asker ise, Ruslarla ciddi bir çatışmaya girmeden şehid olmuştu. 90 Bin genç… 90 Bin insan… Karlar altında kalmış koca bir orduydu bu.

Dram bununla da bitmedi. Kurtulan askerlerde bir gariplik vardı, yüksek ateş kaşıntı v.s. Sonuç: Tifüs!

Tarih boyunca orduları yiyip bitiren tifüs…
Salgından ölenlerin sayısı ise öğrenilemedi.



Umarız bunlar Sarıkamış’ın ne olduğunu anlatmaya yetmiştir ve umulur ki, tarih bir daha tekerrür etmez. Mezarları dahi bilinmeyen binlerce şehid… Şairin dediği gibi;"Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı"

Hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz...


1 yorum

inşallah böyle bir şey

inşallah böyle bir şey bir daha olmaz.çünkü kurtulan askerlerden biriside benim dedemmiş ve daha sonra ölmüş. geldiklerinde zaten her şey bitmişti.yaşama umutları yok denecek kadar azmıştı.ama allah rahmet eylesin hepsine.

17.04.2008 - rabia

Konular