Zehirli | Konular | Kitaplar

haram

FIKIH ÜZERİNE



Mehmet Emin Er Hoca İle Sohbetler

Fıkıh Üzerine

Soru: Hocam, bize fıkhın lugat ve ıstılah manalarını, sonra da usul-i Fıkhı tarif edermisiniz?

Cevap: Fıkıh, kelime olarak fen, yani anlamak manasına gelir. Ebu Hanife “Nefsin kendi menfaatine ve zararına olan hükümleri bilmesidir.” Diyor. Muteahhirin ulemaları ona ameli de eklemişlerdir. Bu amel (yani uygulama) fıkhı, kelam ve tasavvuftan ayırmıştır. İmam-ı Şafi ise; “Tafsili delillerden istinbat edilen hükümlerdir.” Diye tarif etmiştir.

Usul-u fıkha gelince iki kelimedir. Birisi usul, diğeri fıkıh. Terkip olan ilmi usule, isim ve alem olmuşlardır. Usul, aslın cemidir. Asıl, üzerine bina olunan herhangi bir şey demektir. Fıkhı da tarif etmiştik. Böylece usulu fıkıh, fıkhın asılları demek olduğu anlaşılır.

Âlimin farz ve haram deme yetkisi

Ebu Hanife, imam arkasında Fatiha okumak tahrimen mekruh derken, İmam Şafii farz diyor. Peygamberin bile, haram etme, farz kılma yetkisi yokken, farz Allah’ın emri iken nasıl olur da bu âlimler, farzdır, haramdır diyebiliyorlar?

CEVAP

Hiçbir âlim, musikiye mubah dememiştir

Dün musikinin, çalgıların haram olduğunu âyet ve hadislerle bildirmiştik. Bugün de âlimlerden örnekler veriyoruz:

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: İmam-ı Zıyaeddin-i Şami, Mültekıt kitabında, (Hiçbir âlim, teganniye mubah dememiştir) buyurdu. (1/266)
Kur’an-ı kerimi musiki perdelerine uydurarak okumak haramdır. (Bezzâziyye)
Çalgı çalmanın haram olduğu, icma ile bildirildi. (Makamat-ı Mazheriyye)
Çalgı çalarak veya oyun arasında Kur’an okuyan kâfir olur. (Tergib-üs-salât)
Şimdiki tarikatçıların yaptıkları gibi, dönmek, dümbelek, ney, saz çalmak haramdır. (Tahtavi şerhi)

Teganni ile okuyan bir imamın arkasında kılınan namazın iadesi gerekir. (Halebi)
Teganni haramdır. (Tıbb-ün-nebevi)

Musikinin dindeki yeri

Âletsiz, çalgısız nağmeli sese sima denir. Çalgı âleti ile birlikte olan insan sesine gına [müzik] denir. Gına haramdır. (Dürr-ül mearif)

Lokman suresinin 6. âyetindeki lehv-el hadis ifadesini âlimler musiki, çalgı âleti olarak bildirmiştir. İbni Mesud hazretleri yemin ederek lehv-el hadisten kasıt, çalgı âleti ve musiki olduğunu söylemiştir. (Tefsiri İbni Kesir, Tefsiri medarik)
(Mevâhib-i aliyye) ismindeki tefsirde, lehv-el hadis âyeti şöyle tefsir ediliyor: Bazıları, yalan hikayeler yazarak veya şarkıcı kadınlar tutup herkese ses nağmeleri dinleterek, Kur’an-ı kerim dinlemelerine engel olmaya çalışıyorlar. Onlara Cehennem ateşini müjdele! (Mevâkib tefsiri)

Haramdan kurtulmanın en kısa yolu

Her Müslümanın dinimizin emirlerine uyup, yasak ettiklerinden kaçması gerekir. Haramların hepsinden kaçmak çok zordur. Ama İmam-ı Rabbani hazretlerinin bildirdiği yol ile dinin emir ve yasaklarına uymak kolaylaşıyor. O da salihlerle, sadıklarla beraber olmaktır. Yani adam olmak için adam olanlarla beraber olmaktır. Kur’an-ı kerimde de böyle buyuruluyor:

(Allahtan korkup sadıklarla [doğrularla] beraber olun!) [Tevbe 119]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Alimin yüzüne bakmak ibâdettir.) [Ebu Davud]
(Alimle beraber bulunmak ibadettir.) [Deylemi]
(Haramdan sakınan kimse ile oturmak ibadettir.) [Deylemi]
İyilerle beraber olan iyi, kötülerle beraber olan da kötü olur. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:

Haramlardan kaçan salihtir

Farzları herkes yapabilir, ama haramlardan herkes kaçamaz. Ancak salih kullar kaçar. Dinimizde günah işlememek, ibadet etmekten daha kıymetlidir. Hadis-i şerifte, (Bir zerre günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruldu. Bid’at işlemek ise, büyük günahlardan daha tehlikelidir. Bu bakımdan dine hizmet etmek niyetiyle bid’at işlemeyi mubah görmemeli.

Bir haramdan kaçmak, milyonlarca nafile namaz kılmaktan evladır. Haram işleyerek farz, mekruh işleyerek sünnet yapılmaz. Günahtan kaçmak ibadet yapmaktan önce gelir. (U. Besair)

İmam-ı Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:

İçkinin bazı zararları

Hadisi şeriflerde buyuruluyor ki: (Eski zamanlarda bir abid, insanlardan ayrı bir yerde ibadet ederken, bunu gören bir kadın, ona gönlünü kaptırır, hizmetçisini gönderir. Hizmetçi, abide gelip; bir şahitlik için sizi çağırıyorlar der. Abid de gider. Birkaç kapı geçerek güzel kadının yanına varır. Kadın, “Ya bu çocuğu öldür, ya benimle zina et veya şu şaraptan iç. Birini yapmazsan bütün gücümle bağırır, seni rezil ederim” der. Abid, bunlardan birini yapmak zorunda kalınca, şaraba razı olur. Şarabı içince sarhoş olur, daha sonra kadınla zina eder, çocuğu da öldürür... Vallahi iman ile şarap bir arada olamaz. Biri diğerini uzaklaştırır.) [İbni Hibban]

İçki, dinimiz ve sağlığımız

Şarabın, alkollü içkilerin, sağlığa faydalı olduğu, dozunda içki içmenin günah olmadığı söyleniyor. İçki hakkında dinimizin emri nedir?

CEVAP: Kur’an-ı kerimde, hadis-i şeriflerde hamr kelimesi geçer. Hamr=alkollü içkidir. İçkinin, çeşitli hastalıklara yol açtığı, aklı azalttığı, karaciğeri bozduğu, beyni ve sinirleri harap ettiği, ilmî olarak defalarca tespit edilmiştir. Bir kimse, müslüman olmasa bile, sağlığa olan zararından dolayı içkiden uzak durmalıdır! Kur’an-ı kerimde buyuruldu ki:

Dinde niyetin önemi büyüktür

Kötü iş işlemesek, fakat niyetimiz işlemek olsa, sırf bu niyetimizden dolayı günah işlemiş olur muyuz? Yahut bir iyilik yapmadık ama, niyetimiz o iyiliği yapmaktır. Bu niyetle sevap alabilir miyiz?

CEVAP: Dinimizde niyetin önemi büyüktür. Kötü niyet için günah, iyi niyet için sevap vardır. Sevap kazanmak için niyetin halis olması gerekir. Amel mümkün olmasa da halis niyet, yalnız başına hayırdır. İyi bir amel işlemeye niyet edip, fakat onu işlemek nasip olmayana, niyetinin sevabı yazılır. Bir hadis-i şerifte (Müminin niyeti amelinden hayırlıdır) buyuruluyor. (Taberânî)

Geçici nikâh haramdır

Müta, dört mezhebde de haramdır, batıldır. Müta, şahitsiz olarak bir kadına belli para verip, belli zaman için [mesela bir saat, bir gün, on sene] beraber yaşamayı sözleşmek demektir. Mütanın haram olduğunu bütün Ehl-i sünnet âlimleri icma ile bildirdi. (Mizan-ül-kübra, İbni Abidin)

Mütanın haram edildiğini bildiren hadis-i şerif, Buhari, Müslim, Tirmizi ve Muvatta’da yazılıdır. Bunu haber verenlerden biri de Hz. Ali’dir. İbni Sebe’nin, müta için Hz. Ömer’in ictihadı demesi de, çok yanlıştır. Çünkü, Eshab-ı kiramdan hiçbiri buna muhalefet etmedi ve icma hasıl oldu. Fetava-yi Hindiyye’de diyor ki:

Domuz yağı helal diyenler!

Reşat Halife denilen Mısırlı mezhepsizin kurduğu 19'culuk dinindekiler, (Allah Kur'anda domuz etini haram ediyor, yağına haram demiyor. Domuz yağı helaldir) diyorlar.

CEVAP: Bu sözde birkaç hata var. Birincisi mantık, kıyas hatası. Bir hayvan leş ise, eti pis, yağı temiz olmaz. Reşat Halife'nin mantığı ile Allah sadece etine haram dedi, yağına veya pisliğine demedi diye, domuzun pisliğine helal denir mi hiç? İkincisi, haram edilmiş hayvanların hepsini Kur'anda bulmak mümkün mü? Mesela Kur'anda köpek eti yasaklanmıyor, yılan çıyan, kartal gibi hayvanların haram olduğu yazmıyor. Kur'anda bulamadım diye bunlara helal denir mi? İnanmadıkları Kur'anı kerimde buyuruluyor ki:

Kibirli hakkı kabul etmez

Asıl düşman içerdedir, bu da nefsimizdir. En büyük düşman, insanın nefsidir. Nefsinin arzularına tâbi olanın, Allahü teâlâya kul olması zordur. Nefis daima kötü şeyleri ister. Haram işlemek nefse esir olmayı gösterir. Nefis, bütün iyiliklerden süzülmüş, sadece bütün kötülüklerin bulunduğu en ahmak yaratıktır. Nefis bir kötülük deposudur. Kendini iyi zanneder, halbuki süper cahildir. Her istediği aleyhinedir. Gıdası haramlardır. Asıl arzusu ilah olmaktır. Tatmin olmaz kötülük yaptırmakla, rahat bulur kendine taptırmakla. Büyük küçük herkeste nefis vardır. Hiç kimse emir almak istemez. Küçük diye, çocuk diye geçmemeli, onun gururu ile oynamamalı.

Kendini büyük görme hastalığı

Kibir, kendisini başkasından üstün görmektir. Hadisi şerifte buyuruluyor ki:
(Kibir, hakka, razı olmamak ve insanları küçük görmektir.) [Müslim]
Fudayl bin İyad hazretleri “Tevazu, ister cahilden, ister çocuktan duyulsa da hakkı tereddütsüz kabul etmektir” buyuruyor. Kabul edemeyen kibirlidir. Kibirli, kendini başkasından üstün görmekle, kalbi rahat eder. Burada başkasını düşünmez. Kendini ve ibadetlerini beğenir. Kibir; kötü huydur, haramdır. Allahı unutmanın alametidir. Çok kimse, bu kötü hastalığa yakalanmıştır. Kibirli olan, salih insan olamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez.) [Müslim]
(Yiyin, için, giyinin ve sadaka verin, fakat israftan ve kibirden sakının.) [İ. Mace]

Tavşan, Yahudi ve Hurufiler

Tavşan yemek helaldir. Çünkü, Peygamber efendimize tavşan eti kebabı hediye getirdiler. Eshabına, (Bunu yiyin) buyurdu (Mecma'ul-enhür)

Tevrat'ta tavşan yenilmez, dediği için, yenilmez demek yanlıştır. Tevrat'a uymamız emredilmedi. Kur'an-ı kerim, Tevrat'ın çok emirlerini nesh etmiş, yürürlükten kaldırmıştır. Hem de bugün, doğru Tevrat hiçbir yerde yoktur. Yahudi İbni Sebe yolunda olan Hurufiler, onun gibi, tahrif edilmiş Tevrat'ı ölçü kabul ediyorlar. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Sizde bulunan Tevrat'ı, Allahın birliğinde ve azap ve sevap ve iman bilgilerinde doğrulayan Kur'ana inanın!) [Bekara 41]

(O Kur'an haktır. O zamanda bulunan Tevrat'ı tasdik eder.) [Bekara 91]

İyiliği tavsiye ederken

Bazı kimseler, Bekara suresinin, (İnsanlara iyiliği emredip de kendinizi unutur musunuz?) mealindeki 44 ayeti ile (İsra gecesinde, ateşten makaslarla dudakları kesilen bir kavme uğradım. Kim olduklarını sordum. "Biz iyiliği emrettiğimiz hâlde kendimiz yapmayan, kötülüğü yasakladığımız hâlde kendimiz sakınmayan kimseleriz" dediler.) mealindeki hadisi şerifi ileri sürerek, (Kendisi iyi olmayan bir kimse, başkalarının iyi olmalarını tavsiye edemez) diyerek hakkı tavsiyeyi ancak günahsız insanın yapabileceğini zannediyorlar. Doğru olmayan kimsenin başkasını doğrultmaya çalışmasının, salih olmayan kimsenin başkasını ıslah etmesinin doğru olmadığını sanıyorlar.