Zehirli | Konular | Kitaplar

Şii'lerin Kuran İmamet Ve Takkiye Anlayışı

1. 12 İmam’ın öldükten sonra döneceği yalanı (S.56-57)
Rec'at Akidesi
Şîa'nın sapık inançlarından birisi de, rec'at akîdesi-dir. Şiîler, kurucuları İbni Sebe' ile birlikte, oldukça er ken bir devirde, buna inanmaya başladılar. Kitaplarını okuyan ve mezhepler ini bilen herkes, onların, bu inanç üzere olduklarını hemen farkedebi lir. Onlar, sadece Hz. Ali'den Hasan el-Askerî'nin oğluna kadar olan Şîî imamların imametler ine inanmakla kalmaz, aynı zamanda, On-ikinci îmânın öldükten sonra geri döneceğine (rec'at) de inanırlar.

2. Şia’nın imamları hakkında aşırılıkları (S.57)
Şiîler, imamlarını insan üstü birer varlık olarak görür; onları nebiler ve resullerd en üstün tutarlar. Hatta onları, insanların ömürlerini ve ecellerin i bilen ilâhlar gibi telakki ederler. Hiçbir şey, imamlara gizli değildir; bütün dünyâya maliktirl er; bütün mahlûkâta hâkimdirler. Kâinat, onların heybet ve kudretini n şiddetinden titrer. Melekler, tıpkı nebiler ve resuller gibi, onlara itaat ederler. Bunlardan hiçbiri, onlara denk değildir. Okuyucunu n Şîî akidesini yakından tanıyabilmesi için, onların önemli ki-laplarından konuyla ilgili bazı örnekler vereceğiz.

3. Şia’ya göre imamların gaybı bilmeleri yalanı (S.57-58)
Büyük Şîî bilgin ve muhaddis el-Kuleynî, el-Kâfî'sinde “İmamlar Bir Şeyi Bilmek istedikle ri Zaman Onu Bilirler”,başlığı altında Cafer'den şu rivayette bulunur: “İmâm, bir şeyi bilmek isterse, bilir.”
Aynı şeklide o, «İmamlar Ne Zaman Öleceklerini Bilirler, Onlar Ancak Kendi İhtiyarları ile Ölürler» başlığı altında şu rivayeti nakleder: «Ebû Basîr, Cafer b. el-Bâkır'ın şöyle söylediğini bildirir : “Ne zaman gâib olacağını ve ne olacağını bilmeyen imam , mahlukat üzerine Allah’ın bir hücceti olamaz.”

4. “Biz bir kişiyi gördüğümüzde de küfür ve münafık olduğunu anlarız.” Yalanı (S.59)

Şîa, bu hasletler in sâdece Hz. Ali'ye has olmayıp on-iki imamın da bu vasıflarla muttasıf olduğuna inanırlar.
Kuleynî, Abdullah b. Cundub'den, Şia'nın sekizinci imamı Ali b. Musa'nın, ona yazdığı şu mektubu rivayet eder: «...Biz imamlar, yeryüzünde Allah'ın eminleriy iz. Belâlar ve felâketler, Arab nesebi, İslâm'ın doğuşu ile ilgili ilimler bizim katımızdadır. Biz, bir kişiyi gördüğümüzde, onun gerçekten mü'min mi, münafık mı olduğunu biliriz. Bizim taraftarl arımız, isimleriy le ve babalarının isimleriy le birlikte yazılıdır. Allah, bizim ve taraftarl arımız hakkında mîsâk almıştır».

5. Şiiler’in Muhammed el-Bakır’a iftiraları (S.59-61)

Şiîler, bu iddialarına ilâveten, Muhammed el-Bâkır'a şu iftirada bulunurla r : «Muhammed el-Bâkır,Hz. Ali'nin şöyle dediğini bildirir : Bana altı şey verildi : Belâlar ve felâketler ilmi; vesayet; hükümler ilmi; dünyâya geri dönmem ve bütün dünyâya hâkim olmam; asa ve meysem ile insanlarl a konuşan dâbbe'nin sahibi olmam."
Halbuki Allah'ın şu âyetleri, Şiilerin bu sözlerini bütünüyle reddetmek tedir:
«De ki: «Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur» (Neml : 27/65); «Gaybın anahtarı O'nun ka. tındadır. Onları ancak O bilir» (En'âm : 6/59) ,
Allah, Hz. Peygamber'e gaybı bilmediğini, bilmediğini ikrar etmesini ve bunun insanlara ilân etmesini şu âyetlerle emreder : «De ki: «Size Allah'ın hazineler i elimdedir,
demiyorum; gaybı da bilmiyoru m; size, ben meleğim de demiyorum . «De ki: Allah'ın dilemesi dışında, kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Görülmeyeni bileydim, daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük de gelmezdi. Ben sâdece, inanan bir milleti uyaran ve müjdeleyen bir peygamber im".
«Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur . Yağmuru O indirir, rahimlerd e bulunanı O bilir, kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Allah şüphesiz bilendir, her şeyden haberdardır".
Yüce Allah, Hz. Peygamber (s.a.s)'e hitaben, münafıklar hakkında şöyle buyurur: «Çevrenizdeki bedeviler içinde ikiyüzlüler ve Medîneliler içinde de ikiyüzlülükte direnenle r vardır. Onları siz değil, ancak Biz biliriz. Kendileri ne iki defe azâbedeceğiz; onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırlar"
Allah, Tebük Gazvesine gitmemek isteyen münafıklara izin veren Hz. Peygamber'e şöyle buyurur : «Allah seni affetsin; doğrular sana belli oldu, yalancıları bilmeden önce, niçin onlara izin verdin?».
Bu âyetlerde görüldüğü gibi, Yüce Allah, Kur'an-ı Kerîm'de, resuller, hatta resulleri n efendisi Hz. Muhammed de dâhil olmak üzere, hiçbir kimsenin gaybı bilemi yeceğini, açıkça beyân etmektedi r. Buna karşılık Şîa, imamlara hiçbir şeyin gizli kalmadığını, onların herşeyi
bildiğini söylemektedirler.
Yüce Allah, Hz. Peygamber (s.a.s)'in bile, Allah'ın dilemesi dışında, kendisine fayda ve zarar veremiyec eğini belirtirk en, onlar, Hz. Ali'yi, cennetlik leri ve cehenneml ikleri tespit eden bir kişi olarak kabul ederler ve Şia'yı, Allah'ın, kendileri için nebilerde n ve resûlullerden mîsâk aldığı bir dereceye yükseltirler.
Allah, kıyametin ne zaman olacağını, yağmurun yağmasını ve bir insanın nerede ve ne zaman öleceğini, ancak kendisini n bildiğini beyân ederken, Şiiler, bu hususiyet leri, imamlarına atfederle r. Aynı şekilde Allah, Hz. Peygamber'in münafıkları bilemiyec eğini ve onları mü'minlerden ayıramayacağını söylerken, onlar, imamlarının imân ve nifak bakımından insanları tanıdıklarını ve ayırdıklarını ileri sürerler.

Kaynak: Şia'nın Kuran İmamet Ve Takkiye Anlayışı - Prof. İhsan İlahi Zahir, Ter.Sabri Hizmetli, Afşaroğlu Matbaası, Ankara-1984


Konular