Zehirli | Konular | Kitaplar

kabir azabı

Tevâtürle Sabit Hükümleri İnkar Etmek !!!

Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü, Mehdi (a.s) gelişi, kabir azabı ve benzeri meseleler hakkında genellikle şu tarz değerlendirmeler yapılıyor: “Bu meseleler Kur’an’da geçmiyor, bazı hadislerde yer alıyor. Ama hadis Kur’an’a aykırı olamaz. Dolayısıyla bu konulardaki hadisler uydurmadır.” Ya da, “Evet, bu konuda bazı hadisler var, ama bu hadisler itikadî sahada bir şey ifade etmez.”

İmam Ebû Hanîfe şöyle der: “Kabir azabını bilmem” diyen kimse helaka uğrayan Cehmiyye’dendir. Çünkü o kimse, kabir azabının ifade edildiği “Biz onları iki defa azaplandıracağız” (9/et-Tevbe, 101) ayetini ve kabirdeki azabı anlatan “Şüphesiz zulmedenlere bundan başka da bir azap var” (52/et-Tûr, 47) ayetini inkâr etmiştir. Eğer bu kimse, “Ben ayete inanıyorum; ancak tefsir ve teviline inanmıyorum” derse kâfir olur.

Kabir Azabı Var mı?


Güzel sanatlardan birini öğreten hoca hanım, hem işini yapıyor hem sohbet ediyormuş. Söz kabir hayatına, kabir azâbına gelince “İnanmayın böyle şeylere, gidip de dönen mi var?” deyivermiş. Bunun üzerine bir tartışma başlamış.

Üzüntüsünü dile getiren hanım kızıma hoca değiştirmelerini tavsiye ettim. Dinimizin önemli esaslarını ve iman konularını, öyle bilir bilmez kişilerle konuşmanın inançlarına zarar verebileceğini söyledim.

Kabir gözümüzün önünde ama, içinde ne kıyametler koptuğundan haberimiz yok. Çünkü Allah Teâlâ orada olup bitenleri işitmemizi uygun görmemiş; ama kabir hayatına ve kabir azâbına inanmamızı istemiş ve Peygamber Efendimiz’e bu konuda açıklama yapma yetkisi vermiş.
.

RUH ÖLMEZ ÖLÜ İŞİTİR

Sual: (Ölüler işitmez. Peygamberler de ölüdür. Onlar da işitemez. Onun için şefaat ya Resulallah veya yetiş ya Resulallah demek şirktir) diyenlere nasıl bir cevap vermek gerekir?

CEVAP
Bunlar vehhabilerin ve bunlara aldanan bazı mezhepsizlerin iddialarıdır.
Şirk demek büyük hatadır. Çünkü ruh ölmez. Ruh [can] bedenden ayrı bir varlıktır. Bir âyet meali şöyledir:

(Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Elbette düşünenler için bunda alınacak ibretler vardır.) [Zümer 42]

Bu âyet-i kerime de ruhun bedenden ayrı bir varlık olduğunu bildirmektedir. İşiten ruhtur. Ruhsuz beden bir işe yaramaz. Ama bedensiz ruh, nimet veya azaba duçar olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Müminlerin ruhları 7. kat göktedir. Orada Cennetteki makamlarını seyrederler.) [Deylemi]

KABİRDE NİMET VEYA AZAP VAR

Kabirde, hem ruha, hem de bedene nimet ve azap vardır. Buna, böylece inanmak lazımdır.

İmam-ı Muhammed bin Hasen Şeybani, Akaid-i Şeybaniyye manzumesinde, (Kabir azabı vardır. Kabir azabı, hem ruha, hem de bedene olacaktır) buyurdu. Yani, kabirde nimetler ve azaplar, ruha ve cesede birlikte olacaktır. Diriler bunu görmezse de, inanmak lazımdır. Gaybe iman etmek lazımdır. Buna inanmamak, kıyamet günü mezardan kalkmaya inanmamaya yol açar. Çünkü, ikisi de, Allahü teâlânın kudreti ile olmaktadır. Birine inananın, ötekine de inanması akla uygundur. İnsan kabir azabını, diri iken anlayamıyor ise de, âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler ve bu ümmetin önce gelenleri, kabir azabı olacağını haber vermişlerdir.

Mutezile fırkası ile vehhabiler, kabir azabına inanmıyorlar ama ruhun ölmediğini de inkâr edemiyorlar. Ruhun bedene olan bağlılığı öldükten sonra yok olmaz. Ölünün kemiğini kırmak ve kabir üzerine basmak, bunun için yasak edilmiştir. Kabirde azap yapılması da, ruhun ölmediğini gösterir.

Mümin suresinin 46. âyetinde, (Firavuna ve adamlarına her sabah akşam gidecekleri Cehennem ateşi gösterilir) buyuruldu. Ölü görmeseydi, gösterilir demek lüzumsuz ve yanlış olurdu.

Çağdaş Tefsir Telakkilerinin Reddetiği Kur'ânî Bir Hakikat:Berzah Alemi Ve Kabir Azabı

İnsan, vefatından ve dar-i fenadan dar-i bekaya irtihalinden sonra yeni bir hayata, yeni bir aleme geçer ki buna “Berzah Alemi” denir. Berzah, dünya alemi ile ahiret aleminin arasındaki alemdir. Berzah; engel, perde, duvar manalarına gelir. Bu aleme berzah denmesi de iki hayatı, “dünya hayatı” ile “ahiret hayatı”nı birbirinden ayırması sebebiyledir. Şu ayet-i kerime buna işaret etmektedir: “Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında; ‘Rabbim, der, lütfen beni (dünyaya) geri gönder, ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım.’ Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.”(Mü’minûn, 99,100)

Yani önünde dünyaya dönüşünü engelleyen kıyamete kadar devam edecek bir perde, bir engel vardır. Bu engel de Haşir Günü’ne kadar kalacağı yer olan “kabir”dir.

Mücahid der ki: “Berzah, dünya ile ahiret arasında Kıyamet Günü’ne kadar devam edecek bir perdedir ki o da kabirdir.”

ÖLÜM TAMAMEN BİR YOK OLUŞ MUDUR?!

Bazı gafillerin tasavvur ettikleri gibi ölüm tamamen bir son buluş bir yok oluş değildir, bilakis bir hayattan başka bir hayata geçiştir. Tıpkı çocuğun hayatını devam ettirmekte olduğu ana karnından, onun üstünde bir alem olan dünya hayatına geçişi gibi –ki bu iki alemin her biri de diğerine nazaran çok büyük farklılıklar arz eder-.

M.İslamoğlu'ndan Tuhaf Sözler

M. İslamoğlu'nun (Arif Çevikel = Sami Hocaoğlu) sitesindeki bir yazıda aynen şu ifadeler var:

Kabir Azabı Kabir azabı olduğuna inanmayan arkadaşım var. Kendisinin Kur'anı Kerim'i incelediğini ve kabirle ilgili bir bilgi bulamadığından inanmadığını söylüyor.Kesin delilleri nerede geçmektedir? 03/03/2007

CEVAP: Kabir azabı, İslam ekolleri arasında temel bir tefrika konusu olmuştur. Savunanlar da reddedenler de Kur'an'dan bazı ayetleri delil getirmişler, fakat bu deliller doğrudan kabir azabının varlığına ya da yokluğuna delalet etmediği için iki tarafın tezi de temelsiz kalmıştır. Kabir azabı ancak hadislerle temellendirilebilir. Hadisler ise akaide konu olmazlar. Dolayısıyla kabir azabı iman veya inkarın konusu değildir.

Bu sözler, genellikle yumuşak bir üslubu olan ilahiyatçı-yazar E. Sifil'i adeta isyan ettirmiş. Okuyalım:

NEREYE GİDİYORSUNUZ?
Kabir Azabı, Hadisler Ve İtikad
Milli Gazete - 13 Mayıs 2007

İstanbul'dan telefonla arayan bir kardeşim, bir internet sitesinde[1] "kabir azabı" meselesi bağlamında hadislerin itikadda delil olmadığının söylendiğini belirterek hadis-itikad ilişkisini sordu.

Allah’ın azabı şiddetlidir

Bazı kimseler, hırsızların, hainlerin, ırz düşmanlarının, hatta gayri Müslimlerin bile affa kavuşacağını bildirip, azap âyetlerinden hiç bahsetmiyorlar. Allah’ın azabından bahsetmek yanlış mı?

CEVAP

İslamiyet, ifrat ve tefritten [aşırılıklardan] uzak bir dindir. Allah’ın rahmetini de azabını da bildirmek gerekir. Çünkü Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde kendi bildiriyor. Bunu gizlemek, örtbas etmek ihanet olur. Ahirette kâfire af ve merhametin zerresi yoktur. Ebedi azap içinde kalacaklardır. Cennete girme şartı Müslüman olmaktır. Müslüman da havf ve reca arasında olmalıdır. Havf, Allah’tan korkmak, reca da Allah’ın rahmetini ümit etmek demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

İnsan ölür, ruhu ölmez

Dünkü yazımızda, kabir azabının hak olduğunu, ruhların ölmediğini, ya nimete veya azaba düçar olduklarını âyet ve hadislerle ispat etmiştik. Bugün de, ruhların ölmediğini bildireceğiz. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın, onlar, Rableri indinde diridir ve rızıklandırılır.) [Al-i İmran 169], (Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Bilâkis onlar diridir, ama siz bunun şuurunda değilsiniz.) [Bekara 154] (Yani akıl, onların hayatını anlamaktan acizdir.)

Ölü işitir ve kabir azabı vardır

Mutezile fırkası ile vehhabiler, kabir azabına inanmıyorlar ama ruhun ölmediğini de inkâr edemiyorlar. Ruhun bedene olan bağlılığı öldükten sonra yok olmaz. Ölünün kemiğini kırmak ve kabir üzerine basmak, bunun için yasak edilmiştir. Kabirde azap yapılması da, ruhun ölmediğini gösterir.

Mü’min suresinin 46. âyetinde, (Firavuna ve adamlarına her sabah akşam gidecekleri Cehennem ateşi gösterilir) buyuruldu. Ölü görmeseydi, gösterilir demek lüzumsuz ve yanlış olurdu.

Cennete ancak Müslüman girer

Bazı kimseler, Allah kerim diyerek günah işliyorlar. Ş. Yahya Müniri hazretleri buyuruyor ki:

Allahü teâlâ, kerim, rahim olduğu gibi, azabı da şiddetlidir. Bu dünyada, çoklarına fakirlik ve sıkıntı veriyor. Çok kerim ve rezzak olduğu hâlde, çiftçilik sıkıntısı çekmeyene ekmek vermiyor. Herkesi yaşatan O olduğu hâlde, yiyip içmeyen kimseyi yaşatmıyor, ilaç kullanmayan hastaya şifa vermiyor.

Allah’ın azabı çok şiddetlidir

Bir yazar, Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmış diyerek mazlum Hıristiyanların cennete gideceklerini, hatta şehit olacaklarını bildiriyor, rahmet ayetlerini yazıyor, azap ayetlerinden hiç bahsetmiyor.

İslamiyet, ifrat ve tefritten [aşırılıklardan] uzak bir dindir. Allah’ın rahmeti bol olduğu gibi azabı da şiddetlidir. Mümin havf ve reca arasında olmalıdır. Havf, Allah’tan korkmak, reca da Allah’ın rahmetini ümit etmek demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunan mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizî]

Yanıp ölene kabir azabı

Günümüzde aklını dinde ölçü kabul eden bazı kimseler, yanarak ölene kabir suâli ve kabir azabı olamaz sanıyor.

Ehl-i sünnet itikadını en güzel şekilde anlatan meşhur (Emali) şerhinde buyuruluyor ki:

(Bir kimse kurtlar tarafından parçalanıp yense, yahut ateşte yanıp kül olsa, denizde çürüse, kabir suâli olur, kabir azabına veya kabir nimetine kavuşur.)
İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:

Kabir suali

Ehl-i sünnetin ve hanefî mezhebinin reisi olan İmam-ı a’zam hazretleri buyurdu ki:
(Kabirde ruhun cesede iadesi, kâfirleri ve bazı günahkâr müslümanları kabrin sıkması ve azap edilmesi haktır.) [Kavl-ül fasl]

İslâm âlimlerinin en büyüklerinden olan İmam-ı Rabbanî hazretleri, (Kabrin bedeni sıkması vardır) buyurdu. (Mektubat-ı Rabbanî c.3, m.17)

Yine İslâm âlimlerinin en büyüklerinden olan İmam-ı Gazalî hazretleri de, (Kabir azabı ruha ve cesede birlikte olacaktır) buyuruyor. (İhya-i ulûmiddin)
Karada ve denizde ölene de suâl sorulur. Bu da ruhun bedene iade edilmesinden sonra olur. [Nuhbet-ül-leâli s.116, Bidaye s.91]

Ruh ve bedene azap

Kabir azabı haktır

Dün, ayet-i kerimelerle kabir azabının hak yani gerçek olduğunu bildirmiştik. Bugün de kabir azabı ile ilgili hadis-i şeriflerden bazılarını bildiriyoruz. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz buyuruyor ki:

(Kabir azabı haktır.) [Buharî]
(Kabir, ya cennet bahçesi veya cehennem çukurudur.) [Tirmizî]
(Sadaka, kabir azabından korur.) [Beyhekî],
(Tebâreke sûresini okumak kabir azabından korur.) [İbni Mürdeveyh]
(Cuma günü veya gecesi ölen mümine kabir azabı olmaz.) [Tirmizî, Ebu Nuaym]
(Kovuculuk, kabir azabına sebep olur.) [Beyhekî]
(Kabir azabının çoğu, üzerine idrar sıçratmaktan olur.) [İ. Mâce, Nesai, Hakim, Dare Kutni]
(İdrardan sakının! Çünkü kabirde ilk hesap bundan olacaktır.) [Taberânî]

Kabir azabı

Aklı ölçü alan Mutezile fırkası, kabir hayatını ve kabir azabını inkâr etmiştir. Ehl-i sünnet âlimleri ise, bunların var olduğunu vesikalarla bildirmişlerdir. Günümüzde de aklı ölçü alan bazı cahiller, kabir azabını inkâr ediyor. Kabir azabının varlığını bildiren vesikalar çoktur. İmam-ı a’zam hz. buyurdu ki: Mümin suresinin, (Onlar, sabah-akşam ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı günde, “Firavn hanedanını azabın en çetinine sokun!” denilecek) mealindeki 46. ayeti, sabah-akşam görecekleri azap kabir azabını gösteriyor, bu ayetin devamında onların şiddetli azaba sokulacağı bildiriliyor. Yani birincisi kabir azabı, ikincisi ise cehennem azabıdır. (El-Kavlülfasl)