Zehirli | Konular | Kitaplar

Hocaefendi'nin açıklaması

IHH önderliğindeki "Filistin'e Yardım" girişimine İsrail'in müdahalesi, gerek tarzı, gerekse neticeleri dolayısıyla çok konuşulacak; bu kesin. Bu olayın kısa vadedeki etki ve yankıları yanında uzun vadedeki etki ve yankıları da olacak şüphesiz.

Olay henüz sıcaklığını muhafaza ettiğinden, konu hakkındaki her sözün, her tepkinin "refleksif" bir yanı var. İlk anda gösterilen tepkilerde her zaman "kurgu dışı", "tabii" bir boyut vardır. Dolayısıyla Hocaefendi'nin açıklamasını biraz da bu çerçeveden değerlendirmek gerekir.

Dünyanın -İsrail ve Amerika dışında- neredeyse tamamının ortak tepki verdiği bir olay söz konusu. Kurulduğu günden bu yana varlığını işgal, entrika, zulüm ve oldu-bittiye getirme politikaları üzerine inşa etmiş bir devlet var ve bu devlet, son olayda tamamen sivil karakterli ve farklı dinlere mensup insanlardan müteşekkil bir yardım girişimine uluslararası sularda son derece vahşi bir şekilde müdahalede bulundu. Kanını akıttığı insanlardan başka, yaralılara ve diğerlerine yaptığı muamele de kendisinden görmeye alışık olduğumuzdan farklı değil.

Böyle bir vakıa karşısında ilk tepki "otoriteye başkaldırı" merkezli mi olmalı? O "otorite"nin bugüne kadar ortaya koyduğu uygulama ve politikalar bütün dünyanın malumuyken, ona itaatin Filistin'e zulmü onaylamaktan başka bir anlama gelmeyeceğini görmemek mümkün müdür?

Söz buraya gelmişken Fehmi Koru'nun bu noktada yaptığı yorumun kesinlikle tatmin edici olmadığını da belirtelim. Hocaefendi'nin, "otoriteye başkaldırı" ifadesinden kastının, "İsrail'in, uluslararası otorite olan Birleşmiş Milletler'e başkaldırmaması" olduğunu söyleyen Koru, sözün bağlamını dikkate almamış görünüyor. İsrail'in bugüne kadar aleyhine sadır olmuş onlarca BM kararına rağmen bildiğini okumaya nasıl devam ettiği bütün dünyanın malumu. Bu gerçeği çok iyi bildiğinde şüphe bulunmayan Hocaefendi'nin bugüne kadar böyle bir terminoloji kullanıp kullanmadığı bir yana, bu özel olayda İsrail'e yönelik demecin "otoriteye başkaldırı" temalı olmasının neye tekabül ettiği de üzerinde düşünmeye değer bir husus.

İsrail makamlarından izin meselesine gelince, İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, "Bundan bir buçuk yıl önce İsrail makamlarından izin almak maksadıyla her türlü girişimde bulunduk; ancak hiçbir olumlu cevap alamadık" diyor.

Kaldı ki İsrail'in, böyle bir izin talebine olumlu cevap vermeyi -moda tabirle- kendi bacağına kurşun sıkmak anlamına geleceğini çok iyi bildiğinden şüphemiz yok. Zira kendi koyduğu ambargonun başkaları tarafından delinmesine izin vermenin İsrail bakımından mantıklı ve tutarlı bir izahı olmaz.

Hal böyleyken İsrail'den izin alınmalıydı demenin "bu iş yapılmamalıydı" demekten başka bir anlam ifade etmeyeceği ortada.

Kim ne derse desin, sonuçlarına bakıldığında açıkça söylemek gerekir ki, bu girişimde IHH önderliğindeki sivil girişim kesinlikle muvaffak olmuştur. İsrail'in Filistin'e insanî yardım maksatlı girişimlere, uluslararası bir komisyonun denetiminde olmak şartıyla izin verebileceği yolundaki açıklamaları bunun en bariz göstergesidir.

Hükümetin tutumuna gelince, içeride ve dışarıda -özellikle de Ortadoğu'da- IHH'nın önderliğindeki bu sivil girişimin, AK Parti hükümetinin artı hanesine kaydedildiği açıkça görülüyor.

Ancak uluslararası sularda bu kadar vatandaşının kanı akıtılmış bir ülkenin ve o ülkenin hükümetinin vereceği tepki bu kadar zayıf mı olmalıydı diye düşünüyor insan. Bölgesinde ve dünyada güç sahibi bir ülkenin tepkisi bu kadarla sınırlı mı olmalıydı?

"Ölülerimizi ve yaralılarımızı verin, bir miktar da tazminat isteriz." Yapabileceklerimiz gerçekten bundan mı ibaret


2 yorum

ya Sabir

son satırda ne güzel yazmışsınız



********************************************************************
"Ancak uluslararası sularda bu kadar vatandaşının kanı akıtılmış bir ülkenin ve o ülkenin hükümetinin vereceği tepki bu kadar zayıf mı olmalıydı diye düşünüyor insan. Bölgesinde ve dünyada güç sahibi bir ülkenin tepkisi bu kadarla sınırlı mı olmalıydı?

"Ölülerimizi ve yaralılarımızı verin, bir miktar da tazminat isteriz." Yapabileceklerimiz gerçekten bundan mı ibaret"
********************************************************************



diye...




işte anlıyamadığınız nokta bu!
sırtımızda yumurta küfesi var, daha civcivler yeni yeni yumurtadan çıkmaya başladı... hele az daha sabredin diyor hocaefendi...

civcivler daha palazlanmadan, alemi islam (hasılı ona bayraktarlık edebilecek yegana ülke türkiye)kendi toparlamadan onu kurda kuşa yem etmeyin diyor.

merak etmeyin bir müsüman siz değilsiniz
hocaefendi de biliyor orada olan biteni ve en az sizin kadar onun da yüreği sızlıyor...

ama az daha sabır diyor... az daha...

hele bi şu ülke bağırsaklarını tam olarak temizlesin,içindeki iliştirilmişleri, dönmeleri imansızları insafsızları, satılmışları tasvfiye etsin,

devlet -asker -millet el birliği, gönül birliği yapsın
vs vs vs....

(bu arada şahsi görüşüm fetullah hoca devletin aciz kaldığı bir zamanda yıldırmları üzerine çekerek çok büyük bir fedakarlık yapmıştır. inşallah imanlı inançlı insanlar bu memlektin gerçek sahipleri hak ettikleri yere geldikerinde sizin dediğiniz yapılmalıdır yollasın askerini uçağını... BİNERSİN KAFİRİN TEPESİNE HER ŞEYİN HESABINI SORARSIN ama henüz çok erken, daha civciller palazmadan ekilen tomurcuklar yeşermeden azılı kafirin önünde yem etmeyin diyor hocaefendi, allah rızası için az daha sabır diyor- ne olur hakkında ileri geri konuşup suç isnat edip bilmeden günahını almayın bu insanın ve onu seven takip eden milyonlarca insanın.... )

allaha emanet olun

25.05.2011 - az sabır...

sabır taşımıyız la biz?

sabır taşımıyız la biz?

18.08.2013 - tilmiz

Konular