Zehirli | Konular | Kitaplar

Münafıklar Hiçbir Dönemde Peygamberlere Üstün Gelememişlerdir

Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar. Size Allah'tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: "Sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama kafirlere bir pay düşerse: "Size üstünlük sağlamadık mı, mü'minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez. (Nisa Suresi, 141)

Tarihin her döneminde münafıklar, hakka karşı başkaldırmış ve mümin topluluğunun içinde onlara karşı içten bir savaş sürdürmüşlerdir. Kuran'da, "Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar" (Münafıkun Suresi, 8) ayetiyle de bildirildiği gibi münafıkların her zaman için müminlerden üstün olduklarına ve onları bozguna uğratacaklarına dair asılsız bir iddiaları olmuştur. Oysa tüm bu iddialarına rağmen, hiçbir şekilde müminlere karşı üstün gelememişlerdir. Galip gelen taraf, her zaman elçiler ve yanlarındaki müminler olmuştur. Tarih boyunca bu durum, adeta bir kanun gibi işlemiştir.

Olaylar Kuran gözüyle değerlendirildiğinde, bunun nedenleri açıkça fark edilebilmektedir. Allah, 'inkarcılara müminlerin aleyhinde' asla yol vermemektedir. Aksine münafıkları, elçinin ve müminlerin eliyle yerle bir etmektedir. Allah Kuran'da, münafıklar da dahil olmak üzere müminler aleyhinde faaliyet gösteren tüm inkarcıları uyarmış ve sinsi faaliyetlerine bir son vermezlerse müminlerin elleriyle onları azaplandıracağını şöyle bildirir:

Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler. (Ahzab Suresi, 60)

Allah, Kendisine gönülden bağlı, her işlerinde Allah'a yönelip dönen samimi elçilerini ve diğer müminleri, inkarcılara karşı daima desteklediğini de örnekleriyle haber vermektedir. Allah'ın bu yardımı ve desteğiyle elçiler, en zor gibi görünen şartlarda bile, zaferle galip gelmişlerdir. Kuran'da buna dair pek çok örnek anlatılmaktadır.

Bu örneklerden birisi, Hz. Davud zamanında inkarcılara karşı yapılan bir savaşta ordu komutanlığı görevini üstlenmiş olan Talut'un örneğidir. Üstün savaş kabiliyeti nedeniyle müminlere komutan tayin edilmiş olan Talut, ordusuna bazı tavsiyelerde bulunmuş ancak imanı zayıf birçok kişi -ona itaat etmeleri gerekirken- bu tavsiyelerden yüz çevirmiş ve kendi nefisleri doğrultusunda hareket etmişlerdir:

Talut orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: 'Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tatmazsa bendendir.' Küçük bir kısmı hariç (hepsi) sudan içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): 'Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok' dediler. (O zaman) muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: 'Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.' (Bakara Suresi, 249)

Münafık olanlar savaş anında itaatsizlikte bulunarak müminlere zorluk çıkarmaya çalışırlarken, mümin olanlar en ufak bir itaatsizlik sergilemeyip, savaşta elçinin destekçisi olmuşlardır:

Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında dediler ki: 'Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et. Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar... (Bakara Suresi, 250-251)

Samimiyetleri ve kararlılıklarına bir icabet olarak, Allah inananları başarılı kılmakta, inkarcılara karşı onlara zafer vermektedir. Onlar hem dünyada büyük bir başarı, hem de ahirette Allah'ın hoşnutluğunu ve cennetini kazanırlarken, münafıklar Allah'ın lanetini ve gazabını kazanırlar.


Konular