Zehirli | Konular | Kitaplar

Hakkı Batıla Karıştırmak

Allah Teâlâ buyuruyor:

"Hakkı bâtıla karıştırmayın ve hakkı bildiğiniz halde saklamayın!" (Bakara sûresi: 42)

Yahûdiler hasedlerinden nâşi hakkı tebdîl (değiştirme) ile bâtılı tervîc ederek (destekleyerek) halkın zihinlerini iğfâla çalıştıklarından Cenâb-ı Hak bu âyeti ile onları telbîsden (hile edip aldatmak) nehyetmiştir. Her ne kadar bu âyet-i celîle yahudiler hakkında nâzil olmuşsa da hükmü umumî olduğundan her mü'min de hakkı bâtıla karışdırmaktan nehyolunmuştur. Binâenaleyh gerek şahsî ve gerekse başkasına müteallık hususatda ve gerekse menâfi-i umumiyeye âid ahvalde hakkı bâtıla karıştırmak ve bâtılı yani haksız bir şeyi tervic ile kabul etmek ve hakkı setretmekden bilcümle mü'minler memnu'durlar. Ayet-i celîlede şöyle buyurulur:

"O kimseler ki, onlar Allah'ın kitâbından inzâl ettiği ahkâmı saklarlar ve sakladıkları ahkâm mukabilinde az para alır ve onunla intifâ' ederler. İşte şu ahkâmı saklayan kimseler ancak karınlarında ateş yerler ve kıyâmet gününde Allah Teâlâ onlara nazar-ı inâyetle söz söylemez ve onları tezkiye etmez. Onlar için azâb-ı elîm vardır." (Bakara sûresi: 174)

Fahr-i Râzî'nin beyânı vechile bu âyet-i celîle yahûdi ulemâsı hakkında nâzil olmuş ve onları âleme karşı ilâyevmi'l-kıyam rüsvây etmişdir. Onların sakladıkları ahkâm Resûlullah'ın evsâf ı celîleleridir. Çünkü Resûlullah -sallallahu aleyhi vye sellem-'in zuhûru onların riyâsetlerinin zevâline ve kavmi tarafından kendilerine verilen atıyyelerin de kesilmesine sebeb olacağı korkusuna binâen Tevrat'daki ahkâmı saklayarak, âhir zaman Nebîsinin kendilerinden geleceğini beyân ederlerdi. Bazı ahkâmı da -zenginlerin keyfine göre- te'vil ederek bir miktar para alırlardı.

Bu âyet-i celîlenin hükmü umûmî olduğundan Kur'ân-ı azîmu'ş-şânın ahkâmını da kendi aklına göre te'vil edenler ve bâtılı tervîce çalışanlar ve kendi menfaati ve başkalarının keyfi için âyet-i celileyi yalan yanlış tefsire kalkışanlar bu âyet-i celîlede beyân buyurulan azâb-ı elîme dûçar olacaklardır.

Bu âyet-i celîlede Kitabullahın ahkâmını saklayanların dört sûretle azâba müstehak oldukları beyân olunmuştur.

1- Karınları dolusu ateş ekletmeleridir. Çünkü haram lokma yemek için ahkâm-ı ilâhiyi tağyir ile mukâbilinde aldıkları para ateş mesâbesinde olacağından âhiretde dahi karınları dolusu ateş yiyeceklerdir.

2- Vâcib Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri onlara kıyâmet gününde lütuf ile söz söylemeyip gazab ile tekellüm edecektir.

3- Hak Teâlâ Hazretleri onları günahlarından tathîr etmeyip senâ etmemiştir.

4- Acıdıcı azâb ile muazzeb olacağı beyan olunmuştur.

Hulâsa: Mesâil-i diniyyeyi saklamak haram olup mesâil-i diniyyeyi izhâr etmek ve muhtaç olanlara öğretmek de bir âlim için vâcib olduğu bu âyet-i celileden müstefâd olunmaktadır.

Yine âyet-i celile de:

"İşte şu ahkâmı saklayanlar o kimselerdir ki onlar hidâyeti dalâlete ve mağfireti azâba değiştiler. Halleri böyle olunca onlar cehennem azabına ne acâyib sabrediyorlar?" (Bakara Sûresi: 175)

Fahr-i Râzî'nin beyânı vechile dünyada insan için meziyet, ilim ile beraber doğru yolu tutmaktır. En çirkin şey ise cehâletle beraber ahlâk-ı zemîme ve ahvâl-i kabîhadır.

Hidâyeti, en çirkin olan dalâlete değişmek kadar insanın kendi nefsine hıyânet ve cinâyeti olmaz. Mağfireti de azâba değişmek kadar insanın kendi nefsine zarar irtikâbı olamaz.

Ahkâm-ı ilâhiyi tağyîr eden ve hakkı saklayan kimseler hidâyeti terk ile dalâleti ihtiyâr; mağfireti terk ile azâbı iltizam ettiklerinden kâr yerine zarar satın almış gibi oldular ki âyet-i celilede iştirâ, yani satın almak tâbiri buyurulmuştur. Şu beyân olunan ahval ise teaccübe şâyân olduğundan Hak Teâlâ Hazretleri onların bâtılı irtikâbla cehenneme girmelerinden "ateşi irtikâbla cehenneme sabır etmelerinin ne acâyib olduğunu" buyurmuştur.

"O kimseler ki onlar bizim nâsa kitablarında beyan ettiğimiz hakka delâlet eder ve doğru yolu gösterir hidâyete müteallik ahkâmı saklarlar. İşte ahkâm-ı şer'iyyeyi nâsdan saklayan kimselere Allah Teâlâ ve bilumum lânet ediciler lânet ederler" (Bakara sûresi: 159)

Bu âyet-i celîle; yehûd uleması hakkında nâzil olduğunu beyan edenler var ise de esah olan dînin ahkâmından bir şeyi saklayan kimselerin cümlesine şâmildir. Lânete istihkâka sebep ahkâm-ı şer'iyyeyi saklamaktır. Şu halde insanların muhtaç oldukları ahkamı saklayanların cümlesine de lânet vardır.

Ulûm-i diniyyeyi nâsa, tâ'lîm etmek vâcib'dir. Şu kadar ki, ulum-i dîniyyeyi halka izhâr farz-ı kifâyedir. Binâenaleyh bazılarının nâsa tâ'lîm-i dîn etmeleriyle diğerlerinden sâkıt olur. Fakat ahkâm-i dîni nâsa öğretmekden sükut ederlerse farzı terk ettiklerinden dolayı cümlesi günahkâr olur.

(Ramazanoğlu Mahmud Sâmi (k.s.) Musâhabe - 2, s. 83-88)
Kaynak:ALTINOLUK DERGİSİ


Konular